3
Yorum
16
Beğeni
0,0
Puan
2156
Okunma

İstiyorum ki,
Çakılsız ırmaklarda
Su revan olsun dinginliğince
Yıldızlar uyumasın yüzüm salâlara değmeden önce…
Duvarların kanayan sessizliğinde alır ya başını kalabalık sanrılar
Sızıltısında firar eder geçmişin yalın ayak anları
İşte o anların kasveti çelme taktı heceye
Sendeliyor cümlecikler
Ünlem im’liyorher bir köşese…
Suskun kelâmım
Akıl defterimde yıllanan düşünceleri
Değirmen taşlarında öğütüyorum
Misal;
Kim olduğumu biliyorum
Gecenin detone yalımlığını da
Güvercin kanatlarında gökyüzünü kuşatmasını da biliyorum
Rus ruletinin intihar olduğunu da
Bir tek ölümü dünümden çözemiyorum…
Çocuk bakışlarının gölgesinde
Yağmur taneleriyle vuruluyorken serçeler
Sabrın zifiri yivinde hem dem’im meşekatle
Günceme beyaz laleler yakıyorum
Yorgun kalemimim tezhip ilmiyle
Anlıyorum ki
Silkelesem de dökülmüyor gözlerimden
Bilincime kaçan toz…
Kanım şiveli nabzımda sayıkladıkça
Zamanın ücrasında bir türkü inciniyor
Gözleri yıldız lekeli
Alnında uyuklayan bir vav ile
Dövülmüş bir çocuk ardı sıra içimde ağlaşıyor
Muhalif bir rüzgâr toz kaçırıyor kirpiğim arasına
Soluyor yüzüm
içime sağanak hayıflanmayla
Kendimi gömüyorum bu vakitler kara toprağa…
Göçebe soruların bildik bakışlarında
Bağnaz karanlığına teslim olup
Ritimsiz kalıyor yürek
Bilincimin üzerine bir ağ gibi geriyorum
O en sevdiğim şapkalı cümleciği
Sükûtu imliyorum yani dudak ucuma
Geceye akran hüzünlerden
Bir ben daha çıkarıyorum
Zira ölüler anılarıyla gömülmüyor
Yüzünün tenhasında bir kenti taşısa da…
Belki de vav olmak istiyorum annemin karnında
Vaveyla telâşesin öncesi…