Ankara'nın kedisiyürüyordum kendi halinde içinde rüzgârlar eserek fren çekemeden güne bazen kaçırarak dizginlerini atın bazen yoluna koyarak adımlarımı senin yanında biz var mıydık öyle sereserpe uzanmışsın yolun ortasına kirli beyazın bilmem hangi çöplüklerden nerden aldın bu rengi Ankara’nın kedisi kılını kıpırdatmadın kim geçtiyse yanından mazlumu oynadın sevgiyi kattın sözlerinin arasına şiirler sokuşturdun darda kaldığın aylarda oysa sadece miyavlamayı bilirdin yaav! iyi yaavv! mi?- yaaaaavvv! yol terse döndü sular dümdüz akarken en önünde ezber i-yi yaaav’ların yollar seni kirletti, sen yolları yüksek duvarlara tırmandın, okyanusları aştın dizi dibinde minderine diz çökmüştün dervişin tespihinin imameleri geri geri çekilirken bir film şeridi nasıl terse akarsa öyle geri sarıyordun günlerimiz/den d/öndün baktım, s/en değildin biri mavi bakarken gözünün diğeri yeşil sen yayıldıkça yayıldın yolumuzun üstüne öyle umarsız bir padişah gibi kirini görüp biri yıkamadı müridlerin seni ezmedi yoldan geçen araçlar bir trafik polisi de değildin ama geçit verdin savaşa koşanlara sağa yeşil bakarken sola mavi baktın kimse temizlemedi kirli tüylerini ki pislik düşlerdi! bembeyaz yürümek vardı o yollarda! 28. 4. 2013 / Nazik Gülünay Ankara’nın kedisi Aslan sanır kendini Oysa konu mankeni Sevimsiz gulyabani. Bekir Güçlüer’in katkısına çok teşekkürler. Sevgili arkadaşlarım, kadınım şiirime dün seslendirme ekledim ve o güzel şiir daha da güzelleşti. Müziği ve yorumlayan Nilgün Paksoy Karabiber’in sesiyle harika oldu. Kadınım şiirimi tıklarsanız kadının gerçeğini hüzünle dinlersiniz. |
kaleminizi kutluyor saygılar sunuyorum..