kovboylu şiir
sıradan bir Perşembe günü saat onikiyi biraz geçince
iki beden arasında tel örgüler belirince bir çölde, çölün en sıcak vaktinde beni işte tam orada bırak sevgilim ne kadar mı geçince? orası sana kalmış artık bilirsin biz kovboylar hep özgür adamlardık ve biz kovboylar kadınlarımızı hep arkamızda bıraktık tam orada işte, Meksika sınırının hemen ötesinde kasaba dışındaki o beyaz boyalı, çatısız evde evin güneş altında bir başına duran aydınlık önünde simsiyah saçlı bir kadının ve ürkek bakışlı bir çocuğun ellerinde evet sevgilim! saat onikiyi biraz geçince çok değil ama, az biraz geçince beni burada bırak artık öylece bırak, ve yürü güneşe doğru yol gittiğince eskimiş bir yaranın kabuğunu soyarmış gibi acıtmasın hem… zor da olmasın kendiliğinden ve işte öylece… tut şu püsküllerimi, kopar üzerimden savur saçlarını çöl rüzgarında birkaç adım at önce sonra dön hafifçe, omzunun üstünden bir kez daha bak sorma neden, nasıl diye yüzümde bir karış toz olsun istiyorum öyle istiyorum işte, sana ne! sırtım terlemiş olsun Meksika güneşinden durmasın adımların, unutma sevgilim! dönmek için henüz çok erken bir kovboy kadar kötü kokmak istiyorum artık ben sen öyle bir başına güneşe doğru yürürken gittin mi şimdi sen? güzel… beni artık vahşi batının herhangi bir barında bulabilirsin kovboyum işte, tabiatım böyle… Tanrı beni kahretsin hem bakma yüzüme acıyarak, bilirim, sen de barları seversin işte bütün bu uzaktan sevişmelerin içinde kasabanın saati onikiyi biraz geçtikçe çok değil ama, az biraz geçtikçe zaman denen sürtük daha bir ağır ilerledikçe tahta kilisenin hemen önünde, o sonsuz düzlükte elimde bir tabanca küçücük bir parmak hareketim yeter artık başka bir kovboyu öldürmeye küçücük bir parmak hareketi nasıl yeter ki başka bir kovboyu öylece yere sermeye sorsan erkek adamlarız, adam öldürmek değil asıl mesele içimizdeki bu öfke… evet sevgilim! saat onikiyi biraz geçince ve sen artık gittiğinde biz yalnız kovboyların içinde, derinde bir yerlerde hep o bitmek tükenmek bilmeyen öfke… |
evet sevgilim! saat onikiyi biraz geçince
ve sen artık gittiğinde
biz yalnız kovboyların içinde, derinde bir yerlerde
hep o bitmek tükenmek bilmeyen öfke…"
bitmeyen öfke, dinmeyen kıyısız işkence ve sen gidince ,kahretsin sen böyle gidince bir yalnız kovboy daha yüreğinden ölünce.....neye yarar.
yüreğine sağlık,şiir kanayınca ben ağlıyorum galiba.