Selam kızıl şafakta açan gülKaranlık içinde saklar, Korkudan adamları, Zulüm görücüye çıkarır Ölü olmayan tabutları Ah kim bekler sabahı, Bu insafsız uykularda Baştan sona buruştur at, Aşk olmayan rüzgârları. Büyür uçurum Gecenin kıyısında, Mavi gök çatırdar, Çikletten çıkar çocuklar Ellerinde sapanlar Tankları vururlar Acemi bir bahara ertelenir, Ay ışığında kavgalar. Hava soğuk, Nolur, Nolmaz deyip Kalınca giyeriz üstümüze paltoları, Kış gelecek ya, Hazırlıksız yakalanmayalım, Karlar yağacak, Yada beyaz bir yılan Ağularını dökecek Öfkelerimiz üstüne Bir sığırcık düşecek, Adım atmayı unutacak güvercin, Martılar kurban verecek Denize çığlıklarını, İnsan, Gölgeye düşen yakamoz. İnsan, Süt emziren ana. İnsan, Ateşten ve sudan. Şimdi zamanın akrebi düşmüş mürekkebe, Mürebbibim Allah Başımın üstünde servi gölgesi Selam darağacı, Selam kızıl şafakta açan gül. Vakit eylül Kulaklarım çınlıyor Göğsümde açan kiraz ağaçları şahit Sükûta makber Üşüyen kelimeler anlatacak Ayaklarımıza bağlanan ölüleri. Herkes suçlu Şehir muzdarip aşkların leylası. Boğulmuş bir gökyüzü çıkarıyorum Kimliksiz aşkların heyulası. Ya iblisi kovacağım esmer günlerin yalnızlığından Ya gemileri çakacağım intihar yüklü bulutlara. Bir avuç çığlık sürüyorum şimdi namluların karnına, Ah ben öldüm, Ölü dağlara gömülen bedenimle Başımı kaldırsam gökyüzüne binlerce anka, İnzivaya çekilmiş umutlar kırk katırlık yolda Yer susmaya mezarlık, Rüya martılar kenti, tufan Kıyametler koparan adam, Boşalt tüfekleri şiirin vitrinine + |
Kaleminize, yüreğinize sağlık...
Halis AKDAĞ
Oz-An