Bir ırmağı nasıl akarım kendi bedenime sığmayan ölülerleBir ırmağı nasıl akarım kendi bedenime sığmayan ölülerle Nasıl ay ışığı toplarım evlerin çatıları uçarken gökyüzüne, Gece putları devrilir ehramın şehrin küllerinden bir eşkıya türer, Ağaç köklerini salar gökyüzüne, gökyüzünde kıyamet provası Kuşlar gözlerini kapar uçarken, karınca dağı yükler kelebek kanatlarına, Mavi bir örümcek ağ örerken leylakların kokusundan aysız akşamlara, Uçurtması fosforlu bir dünyadır çocukların kravat takmadığım Günlerin anısına ve dik duruşumdan haylaz çocuklar fırlar yatağından, Biliyorum ne yerdedir, ne gökte, ağzımın kıvrımlarına çekilen şehir Şimdi içimde patlayan yanardağlara tehir, Geceyi aralıyorum rüzgârın penceresinden, Yılanlar gömlek değiştirirken yaktığım şiirlerden, Bir dağ konuşur, dikiş tutmaz akan gözyaşı ırmağı, Atımın nalları altında değirmene gidip un eleyen krallar, Büyüdükçe burun deliklerinden içeri giren sivrisinekler, Gürültüler mıhlanır kafalarına, susturmaz acılarını tokmak sesleri, Kibirden çatlayan heykeller gördüm çıplak insanın kulübesinde, Neyin vardı yorgunluktan başka kuşlara sunacak uzayan saçlarından, Doğuda doğan çocukları ehramlarına kurban ederken, yaşlarını küçültüp kiminin Hiç düşünmedin sakallarına oturacak bir kışın kardan adamlarını, Bizim yalnızlığımız uzamaz elbet çamlıca sırtlarına, Eyüp sultandan yukarı uzatsak başımızı arşa değer, Bize belki bir hoş geldin diyen olur Karacaahmet sakinlerinden Sen kafanı sokacak bir delik ara akrep yada fosseptik çukurlarından, Ne bileyim tez kavuş kızıl denizde boğulan amcana, Bir ırmağı nasıl akarım kendi bedenime sığmayan ölülerle Tepemize yağan yağmurlar taş kesilmeden önce, nereye götürürüm Karanlıktan kaçırdığım kuşlarımı, nereye iltica ederim, kendi tabutumdan Dik duruşlu günlerin anısına büyüsün istiyorum içimdeki haylaz çocuklar. Ben kendi tabutumu taşımaya geldim, Yüzme bilmeyen adamlar boğulmadan sığ sularda, Şimdi oturup içimdeki yılgı atlarını öldürüyorum, Köleler doğururken şafak şehrin üstüne, Ah bir haykırabilsem bütün gürültüleri boğup yastık altından Soluklar tükenmeden, martılar tırmalamadan karanlığı, Yada taşıyamaz olmadan yükümü zemheride gelen fiyakalı bir ölüm. |