O büyük vuslathani, o zaman zaman gözlerinde gezinen bulutlar ki her yağışı yüreğimedir bin yılın hasretiyle ve yıldırım çarpmasıdır gözlerin gözlerimde yanmadım sayma uzanamadığımda ellerine sarılma geceyi kanatan düşlerine azaptadır kör döngünün çarkında dolanan ruhum yüklendikçe kısır hayatın çekim kuvvetiyle kamburlaşan bedenime çekilirim yalnızlığın ahtapot kollarına kapıldıkça büyük denizlerde anafor serüvene boğulur düş serisi dibe vurur sakındığımız imgeyle sessizliğim açmasın yeni bir çığır ufkunda yorgunluğuma say dil kesikliğimi geceye his etmelisin ezikliğimi dudaklarımın titreyişlerinden ki onlar yüreğimin sürüklediği ateştir hücrelerime okuyabilmelisin satır satır yangına suskunluğumu tutuştukça adanmış hayatın içinde ikimiz dokunup tenin diline çözmeliydin çoktan haykırmanın zorluğunu yakamazdık adağa mum dışarı atamazdık umuda saydıklarımızı balıkçının oltasına tutunan balık gibi nasipsizliğimizle yüz yüze topladığımız beti benzi atmış hayal kırıklılıkları hep ıslak kirpiklerim konarken gurbetin kaldırımlarına adım adım sılaya sayıkladıklarım yalnızlığın avuçlarında yumruk yumruk göğsüme gömülen o mahşeri kor bırak iliklensin yakan yakamla sarsın kefenin düğümsüz elleri biliyorsun ki bizi ancak o büyük vuslat (p)aklar Sude Nur Haylazca |
dokunup tenin diline
çözmeliydin çoktan
haykırmanın zorluğunu
yakamazdık adağa mum
dışarı atamazdık umuda saydıklarımızı
Umuda saydıklarımız gün gelir karşımıza umutsuzluk olarak çıkarsa şaşırmayalım
Sevda yolunda öyle olumsuzluklar çıkıyor ki acı çeken yüren öyle şok oluyor ki
Yüreğinize sağlık kaleminiz daim olsun kutluyorum