SEN DAĞLARIMIN MAHZUN CEYLANI
Senin, bu dağların mahzun ceylanı olmanı düşlerdim,
Sokuluveren, ılık sevdamın şefkatli kollarına, Yamaçlarında yuva bulduğum, mavi tutkularımın, Kaderi bana benzeyen kır çeşmesinin derya kaynağında, Yayla kuşları ile beraber yorgunluk giderdiğin, Senin, şu dağlarımın mahzun ceylanı olmanı düşlerdim. Umutla vuslatın saçaklarında buz tuttuğu, Vücut binasının tanrı misafiri düş kurgularında, Özgürce koştuğum, rüzgârı yedeğe alıp, Ve diz boyu gözyaşı çiçekleri arasında bir öğle uykusu, Dallarında hasretin tomurcuk açtığı ardıç gölgesinde, Ozanımsı haykırışların deli çaylarda, Hoyratça dalgalanıp yankılandığı gün boyu. O vakitler ki, oturup düşünmeye fırsat bile bulamadan, Vücut sebebini bendeki sıcak gönül ikliminde, Açıverdiğini görecektin yüreğinde bir tomurcuğun, Yalnızlık randevularının son duraklarında, İlk yaz müjdecisi kardelenler heyecanında. Sen yine de dağlarımın ürkek mahzun ceylanısın, Çekinmeden yayla rüzgârının bestelerini dinleyen, Yalnız kır çeşmesinin muhabbet ortağı, Dikensiz patikaların aşina dostu, Özgürlüğü gönlünce yaşayan mevsimler boyu, Sesinde zirvelerin sükût bulduğu, gözlerini gecenin kıskandığı, Bereket yağmurları ile toprağın karıncalandığı, Sen, yine de dağlarımın ürkek mahzun ceylanısın. Muzaffer Eker |