GÜLÜŞÜN GELİR
Ben sevdayı kardelende tanıdım Gülüm,
Gün gülende bulut arasından, Yağmur dinip sinende toprak kokusu ciğerime, Gülüşün gelir gözlerimin önüne kayıtsız, Gülüşün gelir, yalnızlığı yırtar orta yerinden, Yalnızlık şaşkınları oynar renksiz hayat ekranında, Yumuk yumuk eller avuçlar gecenin sessizliğini, Bir gözyaşı seli boğar yastıkları bu vakit, Bu vakit susar yine gece meltemi, Duymaya pür dikkat inleyen fidanları, Alır gider gün ağaranda doğudan. Sabahın seherinde, kaybolanda uykusuzluk sıcağı, Gürültüler başlarken bu şehirde, yeni günahlara, Zaman yeni cinayetlere gebedir kendine özgü, Yeniden ezilmeye, sıra olur tutkularımız, Boynu bükük yetim arzular kaç zaman daha, Düçar olurlar beklentisiz yazgı tecellilerine, Beyaz tülbentli ürkek köylü dilberleri gibi, Kısık gözlerle nazar ederler gün yükselişine, Haram olur bir dilim ekmek, boğazda kalır, Kalır Gülüm, söylenmeyen sözler gibi, Tutulamayan eller gibi, acı vedalar gibi, Noktalar gibi, yumruklanan pervazlar gibi. Bir resim çizer ellerim yayla düzüne, Yeşil maviye, siyah beyaza karışır, Gül’ün dikeni batar yüzük parmağıma, Kan karışır alacalı renklere, acı karışır. Gülüşün karışır, hışırdayan dalların sesine, Derenin şırıltısı, tayların kişnemesi, Mahmurluğum karışır tan yeri masumiyetine, Bir kardelen boy verme telâşında,taptaze, Sevdayı tanıdığım Gül’üm, Gün gülende bulut arasından, Yağmur dinip, sinende toprak kokusu ciğerime. Bir türkü hoyratlanır vadi tabanına, En saf duyguların yankılandığı, En yürekten, delikanlı cinsinden, Bir beyaz mendil boğazımda, al işlemeli, Epil epil eşlik eder sedama, Duymanı isterdim bir körpe kuzu gibi, Anasının sesine hasret, Sıcaklığa, sarmaya, koklamaya hasret, Ilık bir süt gibi yudum yudum, Esmer bazlama gevreğiyle, yayla sofrasında. Haram oldu gülüm, haram oldu bir dilim ekmek, Boğazda kalır Gülüm, söylenmeyen sözler gibi, Tutulamayan eller gibi, acı vedalar gibi, Noktalar gibi, yumruklanan pervazlar gibi. Saatler türküme cevap vermez Gül’üm, Suskun çalar vakitleri, güller duymaz, Yollar duymaz, dikenler acımaz ayrılığa, Ayrılığa karanlıklar ağlamaz, Söğüt ağaçları gölge vermez, mihnet başlar, Burukluk başlar, sızlar yüreğim. Firkat başlar, kapılar kapanırken ülfete, Kara zambaklar dönüşür mü hiç yediverene ? Ne beklenti hey ! koca umman, sorasım gelir, -Uzun mu sürecek akşam üstü hüzünleri ? diye, Dolunay gözlerim, yıkık duvarları ışıtacak, Yakamozlar, uzak okyanus kıyılarında, Yeşil nilüferler dağ göllerinde kaldı Gülüm, Gün batışı Çardak’da, vuslatın mahşerde, Sen tutkularına tutsak, ben tutkularımla tutsak, İkbal fidanı kuytu ormanda, Kırmızı gelincik mor yeşili vadide kaldı, Ahım kaldı, sazım kaldı, Okunmayan besteler kaldı Gülüm, Yarım kalan şiirler,yavan bazlama ile, Hasret kaldım kardelenlere, yayla yollarında. Ben sevdayı kardelende tanıdım Gülüm, Gün gülende bulut arasından, Yağmur dinip sinende toprak kokusu ciğerime, Gülüşün gelir gözlerimin önüne kayıtsız, Gülüşün gelir, yalnızlığı yırtar orta yerinden, Muzaffer Eker |