öksüz yetim düşler... Sonra, burnunu çekti çocuk Hüznün gölgesini yüzünden silip dudağına bir gülücük kondurdu. Mutluydu Kasabın önündeki kedilere öykünmüyordu artık Pastanedeki karasinekler tatlılara konup dursundu Portakallıydı çubuğun ucundaki şeker Kağıdı janjanlı Sırtına dokunan el Tanımadığı bir duygunun adıydı, hoştu Sokakların kapısı yoktu Açıp ‘merhaba’ diyeceğiniz oda sakinleri Girip sıcağına tüneyeceğiniz soba Ne de üstünüze yıkılacak soba borusu Polyanna burada devreye giriyordu tam da Özgürlüktü madem sokakların adı Özgürdü herkesten çok Karışanı edeni, ağzını yıka, dişini fırçala diyeni Yoktu Hem babasından çok korkuyormuş Öyle derdi Ali Ne kadar şanslıydı Falakaya yatıran bir babası yoktu Gerçi baba’larla doluydu sokak racon kesen Büyümüştü ama Tedbirliydi gözleri sağı solu yoklarken Kendi çöplüğünün horozuydu, zamanında öten Yani o kadar da kötü değildi Havalar da ısınmaya başlamışken sokak çocukluğu Şu kadın mesela çok müsrifti Ekmekleri bütün bütün bırakırdı çöpe bayat diye Şu adam bir giydiğini bir daha giymezdi Sanırdı ki giydirmezdi de Ayakkabılar ayağına biraz büyüktü ama En fiyakalısıydı arkadaş çevresinde Şu kedinin sahibi sütü dışarıda verirdi mesela Kedi aç gezerdi çoğunluk Sahibi bilmezdi N’apsındı Dünyanın düzeni böyleydi Ama büyüyünce Şişe şişe süt alacaktı kediye Yeminliydi Yine de içi eziliyordu sokağın başındaki evin bahçesine baktıkça Cücesi olmaya razıydı o güzel prensesin de Aklından çıkmayan ihtimalle de sarsılıyordu yüreği Prensesi, öpüp o kirli yanağından bir okul dönüşü Prense çevirir miydi onu! |
Balkondan bakınca aşağılarda.
Öykü gerçek öykü sızı veriyor.
Ne güzel anlatılmış mısralarda.
Sevgilerimle..