Mezarlık bekçisiŞeffaf, umarsız kanatlarıyla yokluğun Her gece gelip göğsüme konuyor Haberin var mı? Sustuğum kadar hırpalandım Şahitliğinde içimin Durduğum kadar sürüklendim Bir nehir, nereye kadar uzatırsa kollarını Karışmak için ummana O kadar ... Galiba; Bugün de düşmedim, gözlerinin kahvesine Bugün de yazmadım adını, adımın yanına Ürkek bakışların vardı, tutsaklığı ezberden okuyan "Kıyılır mı bu masumiyete" dedim bir ihtimal "Biraz daha kal" diyemeyince Ah ince ince dokudum hislerimi -Çözmek için ince ince- Naif dokunuşlarla parçaladım kalbimin sen yanını: Mazi, uzlaşılmaz bir mevzuu gibi duruyordu yine orta yerde Şimdi, mahçup ve kararsız Ertelenmiş bir "sonra" kısarken gözlerini şüpheyle Su veriyordum aşkla, öldürdüğüm kaktüslere Güne layık gören, okuyan, yorumlayan herkese teşekkür ederim. Bayram hediyesi oldu:) Bu vesileyle, tüm inananların bayramını kutlarım. |
şiirin,günlük ya da mektup dilinden kurtulması gerektiğini düşünüyorum bunu da devrik anlatım farklı zaman kullanımları ve düzensizlikle çözülebileceğini görüyorum, betimleme ve alegorisi güzel olan şeyler düzene ve aşırı anlama kurban gitmemeli böyle.