Tansı Kanık
Tansı Kanık
tansığa… ve fazihlere(!) <gözlerine olur da dokunursam suyun ağzı sulanır.> vakitsizliği çiçek edinmiş bir gölgeden indimdi sabaha yakın istemsiz açılan eteğine ayaklarını öpüp, yoluma koyma isteğim başlayınca, bıraktım kuru kâbusları kendini avutan ve iyileri uyutanları sanış(!) eğlencelerinde çok ışık tüketicileri. annemin ince tığına girebilecek kadınsın seni bu yüzden üç numara büyük seveceğim dokunurken üstüne hızla gelip beni sev, beni sev, beni gerçekten sev temennisiyle, vurup kaçan alçak hızıyla fakat bir mezar taşı kadar masum isteyeceğim… sanırlar ki: kötülüğü büyük olanlar aldatıcılar! bir başkasının koluna düşünce bakın işte ben bu yüzden…di sözlerine başlayanlar! iyi ve iyi buluşunca sevmezler gülüşmeyi (kısa üç nokta ve ruh) karşılığı değildir, ötesinde dünyanın tanrının bir bildiğiyle öğütlenir sabırları… âh bir taşı olsa içimizdeki kuyunun fakat bilmelisin uğruna tutulduğum önceki dalgaları getirtmeyeceğim göğüne… sekmeyecek acım, kutsal rahle ağzına yeşerecek çiçekler, tek tek kopartılanlar hislerle büyüyecekler, biçimine bizim karar vereceğimiz bulutlarda <tanış benimle adım Mustazaf! öfkeliyim karanlıkta duran haydut akıllar için. sevmeyi bilebildiysen beni seversin, bilirim…> bir balıkçı ağında göreceğim seni tuzunla, balınla, yalnızlığınla alıp kendi yalnızlığımla konuşturup tamamlayacağım. işin özü bu… ama onlar da bilmeliler ki; sanı(ş)cı kötüler! insan inanmak istediğini bulur aksi aforizmalarla… bahanesi çoktur günışığına aşk demenin(!) neyse unut karagünsemi aydınlatmaya tansık varsın, vardın hoş geldin itilmeye tutunan çocuklarla koğuşladım uykuları anlatırken sen, sesine uzanmak için. bilmem: öten nedir giderim yorulduğumdan daha çok bitmez mi ki kıyısı dünyanın zehirlilerle temiz sütler ayrılırken kavuşur iki düğme de iki ölümle birlikte al bu otlar senin otlar bile aramızda mümkünse güzel çiçekler koysunlar saçlarının arasına; onların içi pis bir vazo nasılsa kalplerinde. iyi ki geldin sönüklüğüme aynasın tutunmaya ot, tutunmaya dal açmadığın geçmez, eri ve söz tekrar söylememe lüzum yok fakat; "akıl, namustur bir kere söz verir söz akıldır bir kere öncesinde namus gelir namus, sözün akla verdiği kalptir akıldan önce insanlık gelir" şimdi oturup baştan yazmalı kırıştırmadan kuşların telini randevusuna geç kalmaz ufuk sen söyle ilk suyun ağzı gözlerindeki yemin mi? Payanda |