tümden gelimben geldikçe gitmiş oluyor çoktan hem havadan hem karadan hem sudan hem demir dikenli yollardan bir yanda arsızca palazlanıyor etobur çiçek bir çift kerpiç baş ucundan serin bir türkü akıyor ’benim sadık yarim kara topraktır’ döneliyor uyku döneliyor çınar he can kör evin gözlerinden seçilmiyor yüzleri görsem bin yıl sonraymış kumdan sade kale yaparlarmış kırarmış belini bir ince dalga puruvasında martılar en kazı bile abat sayarlarmış oy anam... neydim kiraz sapınca oldu yaşamak... körolayım en çok istemiyorsam gül meyin içinde barut hakkı... patlasın ta fecre kadar tutarım ben seceresini... işle yensin alın terine katık... bir şehr ki der saadet geçer ortasından bahrı amber... ekabiri etobur vejateryandır zeytinin yağını sıkar emeğin kanını kemirir üfleyerek üfleyerek ’görelim ayine i devran’ çiy suret gösterir... horantanın karnı aç horantanın karnında filarmoni horanta hep mehteran kös kös vuruyor zilleri... cem olur mu bizde bilek ebe gümecine et... sustu bakır sustu çömlek iniledi har... varsa ekmeğin varsa suyun yüzü hürmetine kalın sağlıcakla ben keserim diktiğim umarsız dal... |
zımba gibi şiirdi yüreğinden
selam ve saygılarım çokça... uzaklardan..