masalımsıbütün tren rayları hep bulanık akar hep havzasında yeşerir gözü yaşlı bir yığın insan kokusuz ve sessiz açar tüm mendiller hıçkırığından tanırsın sırça yüreği nereye yakışır bu bi şiirden başka maval ya... ne giderler ne kalırlar bir ahir zaman uzamış kalmış su su diye incecik boyunları bi yanında kalıncık kızılırmak bi yanı üzgüni yeşil ne olduysa oldu bana benzeyen bütün gözlere döndü devran çarketti felek hiç bi abartısı yok bu temmuz o temmuz değil alnımı dayadım güneşe bi elim toprak bi elim çamur ve yumuşak yüreğime batırdım hilal boynuzları bozkır işledim yiten biter kalan sağlar sizindir madem ki yanık topraklardan doğar çifte kavrulmuş türküler nere gitmiş sözüm benim çekip gitmiş diyorlar teker bile yön bulmaz yollardan tozundan dumanından görmediniz na şurada izi diyor ört üstüne ferace sakla diyor günah günah gülüyor diken diken denizsiz dalga yoksulun kıyısında buna cinnet neylesin cinnet dedikleri bi acayip yer her kula nasip olmayan dilemediğince horanta zayıf ince belli ceylan gözlü et yemez şarap içmez kuzu ehli güdülüp kattan kata kıra kıra dizlerini imanımız bir bizim amelimiz hakka karşı dedim uydurdular önümüzde nazır olan imama sert bi söz esti acıttı insan gönüm benim gibi toprak başına gibi dert döşüne bakakaldık su diye incecik boynumuzlan kuruduk zaman içinde gel zaman yaprakta çürüdü güneşin hışırtısı derken çekip gitti bitmeden ağustosun cırcır böcekleri geldiklerinde bahardı sandılar bitmez tükenmez şarkıları vardı bitti notaa kaldı gam şimdi bu akşamüstü bi başına tastamam belki de çok üzüm yediler belki de günlendirdiler şırasını içlerinde karanlıkta saklandılar ay çıkınca verdiler kendilerini ateşe yandılar çıra gibi yandılar orman orman tee ötelerden göründü közleri şimdi uzayıp giden bi tren penceresinde binlerce yıl geriye gidiyorum daha döğmemişler demiri zonguldak yalan taşı taşa sürtüp ateş yakıyorum islim geliyor arkamdan haraç mezat bi keski bulmuşum oyuyorum dağları denizleri içim diye duvarlara sonsuz bi uğultu bırakıyorum kabuklarına bi gözümü pınarlara bırakıyorum dilimi kuşlara ellerimi ellerimi sallıyorum rüzgara rüzgarı dağbaşına niye sormazlar ki bu yağmur nereden gelir nasıl güler bi incir ıslanınca çise çise he can sandılar hep vardı taşları yara yara yatağını bulan dereler ya martılar bilmezler hep benden sonra çığlık çığlığa kanatlar seçki kuruluna teşekkür ederim... |
Gerçekten güzeldi şiir, güne yakışmış,
tebrikler,
sevgiler..