yerliyerine...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın ...ablama... ince yüreğimin kenarına yara gibi işlendi gecenin kuzgun rengi al anne ak sütün gibi helal tak boynuna sonbaharı doksandokuzluk tesbih gibi çektiğimden mi dağılmıyor kara bulutlar güneşin önünde hep gidişin alıcı kuşleyin inip kalkıyor akşamlar iki kişilik çay koyuyorum kuzinenin üstüne onyedi yaşımı bir de gümüş tepsiye yanına kafa kağıdımı arkadaş olsun diye de radyonun sesini açıyorum sesime hep bi tevafuk sen tesadüfte diyebilirsin şimdi yüksek yüksek tepelere göğsümün ortasında tezene kesikleri yanayım da görmesin senden başka kimse durup mendilimi koyuyorum yerliyerine yenilgilerimi yerliyerine yorgun yanımı yaslayıp duvara dipdiri çıkıyorum güne güneşe ısıtıyorum evcil yanımı mışıl mışıl susuyorum oysa ne güzel gülerdim şakayıklar küserdi durgun göl yüzünden havalanırdı yeşilbaş gül sökerdi yelpiğin kalmazdı ya hiç telaş uzadı yine önüm sıra öleşcene helis yollar kışt desem kaçacak aklıma yalvar yakar çıktığım pileli ekose sokaklar al şimdi dizini uğunsun çatı aralığında yuvası dağılmış güvercin koy yanına dizimin dinelmiş kırkikindi yağarken dudaklarımız duaya hadi demişiz analım bayramları eteklerde ne varsa çepelini ayırıp gözlerimizden süsle tarla dolusu gelincikle üstüm başımı kuşları yakıştır en çok beliklerime öpüp başımın üstüne koyduğum elleri çıkartalım gömütlükten bırakalım kırlangıçlara çığlıkları anne anne bölündükçe azalmıyor hiç bir şey nasıl başlıyorsa alak insan olmaya... |