iki kibriitt...
onca yandım
ıslandım onca onca döğüldü tenimde tinim uzandım yine kın diye kara toprağa boylu boyunca. koca bir kuş geçmiş bir kanadı kaf dağında bir kanadıyla kaplamış ağlaş ağlaş yıkıntıda gagasının üzerinde iki kuyu ki biri ölüm biri dirim elbet öyle iri. aldıkça soluk mezbeleden yükseliyor duman duman akça piri hangi kapıdan girse hay tutar olsa ebabil kanadından hayra çıksa bu son say. vaktin biriymiş -o kadar çokmuş ki gün ve o kadar çokmuş ki isim- latif bir tan ağarıyormuş üzerinden ağaçların altında henüz gümüş renkli bir dere içinde kurşun rengi balıklar çok eski bir resim gibi donmuş taşa çarpa çarpa köpüklerde kahkahalar. omuzunda kuru gül renkli şal konmuş geceden pencerenin önüne sallanan sandalye mi sallantıda hayal mi ne... annem derdi ki iki gün yatak üçüncü de toprak babam daha vakur yakıştırmazdı diline asiliği olurlardı yine de beşer yanı akıtırdı gözünü tahta zemine eksilmeseydi tıkırtılar dedirtmeseydi elaman. kim gelmişte konuksamış dünyalığı kim konuksamışta baki kalmış gülistan... ne zor ne acı hiç kanatmadan vuruyor dalga kumsallara hiç sezmeden eksiltiyor çakıl taşları. elinde işte, küçük boylu küçük elli bir çocuğun küçük tepelerde saydırıyor caydırmıyor bir iki üç... gelmesi güç. bütün masalar biter saçılır göğün kapısından yine üç tekcik elma biri anlatanın biri dinleyenin biri börtü böceğin kafasına. mavi kurdeleyi değer bulan arkadaşlara ve her biri kurdele değerinde tüm beğenilere teşekkür ederim. |