GÜN VURGUNU BU İKLİM
Kayalıklardan ürperişine hırçın dalgaların,
Ağıt düzen akşam rüzgârının çılgın nefesinde, Karışıp giden martı çığlıkları bu mevsim, Susmaz ki veda hıçkırıkları mendillere kapanan, Durmaz ki depreşme,yorgun yüreklerde, Ve duymaz ki giden yolcu, Duymaz ki sessiz hüsranı, yıldız doğmalarında. Tutup bir elinden fırlatasım gelir zaman aşımına, Bu mevsimde hasreti farkına bile varamadan, Çökesim gelir çamur deryasına hırs ile, Hırs ile bir mezar kazmaya, ayrılık türkülerine, Ve durdurabilmekten aciz göz pınarlarına şu benlik, Aynı akşamların,aynı uyku sarhoşu saatlerinde. Neden umutla hasret her göz göze gelişte, Bir yoğunluk yaşanır, karaçalılar ve kuru dallar, Hışım gibi esmeye başlarlar, cellat giysilerle, Kurak bir sevda ikliminde yaşayan yavru ceylan, Hangi ılık gecenin koynunda huzur bulur, ninnisiz? Bülbül, hep böyle mahzun bestelerde, yorgun şafakta, Duyar, duyar da gam yüklü bulutlar indirmez, İndirmez bir dirhem vuslat damlası bu iklime. Bu iklim bir tenakuz çemberinde gün vurgunu, Sarhoş yalpalaması gibi dönüşü bu feleğin. Adres soramazsın, sokaklar hep çıkmaza, Ya da yokuş yukarılarda yuva kurmuş sükûnet, Demir kapılarda kilitler pas tutmuş masallarda, Arzulara nemli bir örtü örtülmüş dünden, Gem vurulmaz deli taylara,vurgun yemiş şakakları, Özgürlük, müebbede mahkûm sorgusuz infazlarda, Hücrede güneş boyamakta gri duvarlara, huşu deryasında. Muzaffer Eker |