yolunu hepten şaşıran şiyir
küllüğe bastırdığım izmaritlerin ayrı duruşuna baktım, külünden
inkar! üstüne yattığınız halı sizin parçanız değil miydi? hani yanarken içten içe alev tüterken duman çekerken tiryaki köprü olmadınız mı akciğerlerine? bırakın tanışmıyoruz ayaklarını yemezler! ’siz neyin kafasını yaşıyorsunuz’ diyor ya oğlum ’vallahi bilmiyorum evladım’ diyorum içimden dışımdan ’nerden duyuyosun şu saçmalıkları?’ toplu inkardayız kendimizi hani gözümüze baksalar anlayacaklar diye maskeleyip çarpıttığımız bakışlarımız gülüşlerimiz ve yalanlarımız var ağız dolusu ’biz neyin kafasını yaşıyoruz oğlum?’ ağır mı geliyor bu benlik duygusu yoksa gösteremediklerimiz fazla mı sergilediklerimizden damarımı kesseler kanım ne renk akar ölsem kimler ağlar arkamdan en çok kimler üzülmüş gibi yapar kimlerin kalbi sızlar inceden geçelim bu tatsız konuları iyisi mi ... bir elmalı turta olsa şimdi mesela birkaç güzel insan mutfak masamızın etrafında çaktırmadan en büyük dilimi alsam tabağıma onlar sohbete gömülmüşken şiirdi, sanattı falan derken yani şöyle tadını çıkara çıkara ısırsam bulaşmasa ağzımın kenarına pudra şekeri yakalanmasam diyeti bozarken sonra günlerce aç gezip bir gram veremediğimden dem vursam nebiha ’dağlara çık şekerim, zıpkın gibi olursun iki haftada’ derken ’sende bu oburluk varken, akrep nalan olmadığına şükretmelisin’ dese savruk insan -anladım kaçmadı gözünden çaldığım turta- küsss yaşıma verse kabahati sevtap az çalışmama ressam, resmini çizse turtanın, pijamasıyla gülnur ’’kralını yaparım ben turtanın’’ diyip tarifini yazsa şiirle yaksak üstüne sigaralarımızı ... kül diyordum az önce inkar ölüm falan ne zaman çıktı bu şiir de yoldan! |
gerisini boşver kanki,
iyi akşamlar,
severek..
glenay tarafından 3/4/2013 7:59:28 PM zamanında düzenlenmiştir.