yakınımdaki uzakellerimi solgun coğrafyaların üstüne bırakıyorum dağlar, tepeler ve göller tek vücut yükseliyorlar göğe ellerim altında kalıyor delik deşik az sonra düşeceğim soğuk mahzenlere üzüm kokusu, düş çatlaklarından sızmış ince bir kan ağzımdaki karanfil kokusunu kaybetmiş aromalı bir cikletin ambalajını yırtıyorum aceleyle suni zevkler zerk etmeliyim doğal çöküntülerimin hücrelerine hayat geçiyor öyle de böyle de tatlıyı sona saklama lüksümüz saklı (mı) tıka basa doyduğumuz acıların ardından? benim değil oysa bu bacası yıkık evler gözlerini birbirinden kaçıran tanıdık zulümler buralı değil hem hangi anne okşamak istemez saçları pırıl pırıl çocuğunun başını bayram şekerleri toplayan minik avuçları öpüp koklamak ve zürriyetini düşlemek öpmek hazır bezlerin altında hiç pişik olmayan pudra kokulu tombulluğunu buralı değilim annem yolum da geçmez hanelerinizin kapısından çamura bulanan lastiklerimi kapan toprağı kuruttu rüzgar yıllar önce kayruka devri kapandı. merak ediyorum ama sizin yollarınız ne zaman asfalt olacak? ne zaman kurutacak yüzünüze yapışan nemi rüzgar? |
nedense ben öyle hissettim..