9
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
1645
Okunma
Ve….
Can verir kadın
Kimliği meçhul bir t/alanda
Üç beş yaranın menfaatinde
Sefer eder İbret dolu kadın masallarına
Ki ölüm yakışmazdı masum olana…
(1)
“Yüreği ağzında bir zamanın tantanası “dedi adam
Boğazı seyre dalan köprü altında
Ve inceledi
Ve “ yaz” dedi
“Yüzünde yaşamın sevinci yok
Gökyüzü daralmış donuk bakışlarında
Ya kaldırımların alaturka fahişesi
Ya kurdu olmuş bir berduşun etmişte bulmuş”
.
Noktayı koydu hemen…
-Ya da SUÇSUZ! Diyemedi bildiğini okuyan bu er kişi-
Devam etti sonrası
“Kasıklarında üst üste iki sezeryan izi” ve aniden kızardı benzi
“Belli ki “dedi sonra adam insanlığı gömülürken kuyuya
“İki kuzu anası
Fakat dingin görünüyor göğsünde ol ölümün 9 bıçak yarası”
......................
(2)
Deklanşör patlatırken beyzade
Taşra kasabasında ki kerpiçten evde
“Kaz” dedi adam geçmişini
Daha bir acıtıyorken gözlerinin efkârı
Çorabı yırtılmış bacağın utancını görmezden geldi
İrkildi sonra adam “yaz” dedi
İki oğulun gözleri önünde imdat deyip kanlar içinde yatan analarına bakarak
“Sığacak “ dedi adam
“Sığacak hayatlarına bir gurup sızı sayısız bulutlardan sağanak sağanak
Ve hiçbir bayram sabahı anne sesiyle uyanmayacak
Dudaklarında kini nefreti öğrenecek gülüşler oluşacak
Babaysa ebedi yutaklarında kıvrılan bir yılan olarak kalacak”
Çaresiz gözlerden yüreğini kaçırarak devam etti
Dudak uçlarında donakalmış dehşeti vurgulayarak
Ah dedi adam son noktayı koyarken
Ah ne çok şeyi söyletti ….
(3)
Dalgın bakakalmıştı fıratın azgın sularında
Su duruluğunda hayalleri solmuş sabiye
Bir intiharın otopsisini vurguluyorken
Bitimsiz uhtesinde ölümün
“Yaz” dedi adam kişi
Senaryosu ezber elden yutkunuyordu yaşmağı göle dönen anacığı
Susuyordu içtenliğiyle
(Ki… brindar bı brina xu zane)
Figüranlar uzaklaşmış tez elden
Duruşu s/aklıyordu kaderini
Tanığı olacaktı karnında ki 6 aylık sabisi
“Alınsın” dedi adam
“Alınsın biyopsiyle tek bir hücresi”
Ki şehadet getirsin
Allahın kulu Muhammedin ümmeti
Babasının dayısı olduğuna
“Ah” dedi adam karalama ağlamakla karışık
“Azadın yeli değmiş kuş bakışlarına”
Meşruiyet kazandırıyorken kanaat önderleri bıyık altı hükümle
(Oysa yeminler kanıyordu yargısız infazlara)
14’ün de yaşamdan bıktığına
Duru hayallerine kaş yıktığına
And içtiğine güya Azrail’le gitmeye
Zira çocukların yaşı tutmazdı ölmeye…
(4)
Taşra kasabasının kervansız köyünde
Ünzile bakışlı güle bakakaldı adam
Elinde sıkıca tuttuğu karnelere bakarak
(Ki dilekçesinde can havli yardım dedi
Bir zaman âşık olduğu adamı şikâyet etti
Oysaki sesi sivrisinekti)
İnceledi bir süre kaşları arasında kurşunlanan yazgıyı
Ve göğsünde beliren barut izini
“Gonca’sında öğretmendi” dedi aniden köy ahalisi
“Alfabeyi köy okulunda incelikle öğretti
İnsan yetiştirdi insanca sevdi
Bu nasıl bir kader ki savcı bey
Cehaleti gitmiş bir adam kurşunlarıyla sevdi“dedi
Yaralarını örttü usulca adam abece ecesinin
“İlkelliği baki kalmış” dedi fısıldayarak
Dilinde ki kara bulutlar düşerken içine
Hükmetti sükûnetine
Sustu
Sustu derinliğince….
(5)
Yüreğinde alevlenen yangınla konuşuyordu yaşlı kadın
“Vurdu “dedi adama
“Göz göre göre gönül isteye isteye vurdu
Gözleri önünde 2 yaşında ki çocuğunun”
Damla damla eriyoken yüreciği
Yığıldı kadın acının kıyısına
Sustu adam
Korkusunu ölümle doğrulayan kadına kederlenip
Dehşeti soluğuyla yüreğine gömen çocuğa baktı
Bir an mahzunluğu içini yaktı
“boşanmak ta haktı” dinimizce dedi içinden
Sesi çatallandı bir süre akşamın eşiğinde
Yazık ki yapacak hiçbir şey kalmamıştı
Gün görmemişe
Giden gitsindi
Dünde kalsındı
Yarına umursanmayacak başka damlalar vardı…
Elma desem susun armut desem failine alkışlar tutun…
Lakin ,
“İnsan” dedim
Hadi sizde bir cümle tokatlayın
Gül kokulu topraklara bir yağmur düşün
Yaşam hakkına ez cümle kafa tutun…
Söz olsun size insanlığınıza eyvallah deyip
Suskunluğunuza alkışlar tutacağım…