Bu Düşte ÖlmeliydimYüzü henüz ses kazanmamış, çıplak ayaklı bir kadın geçti düşümden Tutup çıkardı sıkıştı/rıl/dı/ğım o delikten Kirpiklerinin karanlığına yaslayıp en çirkin tarafımı bir uçurumun kenarında düş/le/meyi öğretti. Paris ve Eyfeli sadece fotoğraflarından bilip kederlenen seni kendi gözyaşına ağlayan beni o fransız kadını düşünde gören şairi ısınmak için yaktığı şiirleri göğüs kafesimde çırpınıp duran serçeleri ve dahi kulağıma çalınan Shahin’in isyanını bile hatırladım. -belkide bu düşte ölmeliydim- ülkemin doğusu kadar hayal bir ütopya oldum yüreğimi orta kıtanın tam ortasında bir çölün kumlarına gömdüm yüzümü O’na döndüm doksandokuz gece üşüdüm yüzümde rebab/bariton bir acı yankıdı çıplak ayaklarına yol oldu ıslak topraklar, -ki saçlarındaki çamuru bile seviyordum ben- ağlayabilirim diye düşünmüştüm -yittim avuç çizgilerinde- Sen farzet ki ikimizde yaramaz çocuklarıyız birbirimizin Sokakta kalmışız ıslanmışız ve ben Kaldırımdaki yağmur damlalarına bile basamıyorum. yazamasın diye değil yetim şairler sadece günah/aşk/laşıp sevişmesinler yeter . |
oysa zordur mavi bir fırtınaya tutulmak ve fırtınanın ortasında Denizce gücenikliği haykırmak...