sana bu şiiri gözlerimin antarktikasından yazıyorum_
sana bu şiiri gözlerimin antarktikasından yazıyorum_
sana bu şiiri imlâsız bir ruhla yazıyorum tanrının yeryüzünde unuttuğu teferruatsız bir dille bir aborjinin gözyaşlarından yahudi kaldırımlara kadar kâbuslarıma uzanan bir çocuğun bakışlarından yazıyorum antik bir daktilo tuşundan hatırlıyorum sesini sesin bir savaş çağrısı melankolik sesin dudaklarından bırakılan bir atom bombası ellerime ya da yeni dünya düzeninde kaçacağım karmaşa geceyle lades tuştan beynime hâlâ aklımdasın demek için yazıyorum belki de hayatta senin olduğun tarafın bende kalması için sana bu şiiri afrika üzerinden yazıyorum köhne bir kabilenin ten rengindeki çocuğunu bilinmeyen bir dille getirip bırakıyorum kollarına çekip gidiyorum ne yaparsan yap benimle deyip omurgasız bir geceyi tutuyorum belinden gözlerinin antarktikasından anlamsız bir sılalon geçiyor balerin buz pateni giydirilmiş yüzünü üzerimde gezdirmem gibi defalarca yarayı bal mumundan heykel yaptık bedenimize seyrediyoruz geçerken cenazemiz sana bu şiiri zamansız bir yerden yazıyorum bu yüzden göz kapaklarımı açıp kapatırken bir saliselik bir karartıyla hesaplıyorum uzun mevzili adını gözlerime siyah şerit çektim senden bir parça koparıp kendimle körebe oynuyorum bu kör şehirde ellerime mürekkep bulaşmadan titrek bir çizgiydin aşkın abecesinde damarlarımda mürekkep kokulu aşkın omzumda sallanan bordo kaşkolle yasa dışı ilişkisiydin rüzgarla darmadağın bir ülke oldu gözlerim ellerim mürekkebe bulaşmadan kuralsız bir kağıt kıvrımıydın ilkokulda bir çocuk dirseğine yaslanmış atacımda kalbimin şehvetli izlerine dokunan bir öğretmen çantamda bıraktığım çığlıklarımı kemiriyor hâlâ balyaj kokusu ve yüzümün eksik peyzajını bıraktığım ay oksijenin en anlamlı yerindeyken cıva çekiyorum ciğerlerime her zerresinde bulaştığın O yaptığım sigara dumanıyla yazıyorum seni tekrar tekrar yazılan bir mektubun tümcelerine başlarken üsten atlan ve yanlardan özenle bıraktığım boşluklarında kavrulan bir çocuk telaşıyla atacağım tarihi bilmeden parmaklarıma nasıl başlayacağımı sorarken yazıyorum sana bu şiiri şirin bir kurdeleyle süslenmiş hediye paketi biçiminde göndereceğim önce sevineceksin kayıplara karışacak gözlerin heyecanla dokunurken kurdeleye ağlayacaksın belki de o an odana asit yağmurları yağacak yatağına uzanırken yatağım olacaksın sen kıvrımlarında ısıtacağım organelsiz hücrelerimi bir yerimde omzunun siyah beyaz bir fotoğrafı kalacak çünkü bütün hücrelerimin tek organeli sensin buna kızacak birileri ama sana bu şiiri bu dünyadan yazmıyorum bir kadillak geçiyor gözlerin özenle dikenli yerlerimden son hızla alelacele bir kırmızıydın kolumu yandaki koltuğa uzatırken yazıyorum bu şiiri sana o yüzden bu şiirin sonunu bekleme istersen kendi cinayetimi kendim yapacağım bu kez kendi elerlimden şarampolüne yuvarlanacağım o yüzden bu şiirin sonunu hiç bekleme istersen eğer bekleyeceksen biliyorum ki taş senden sabırsız sana bu şiiri senin ellerinden tekrar sana yazacağım blöf yapıyorum zannedeceksin elimdeki dört as hepsi kupa! rest çekeceğim zannedeceksin ki bu şiiri bu dünyadan yazmıyorum sana ama sana bu şiirin tetiğini çekerken yazacağım uzun mevzili adının baş harfleriyle kapıdan içeri girerken beni bu halde göreceksin ve birbirimize bakakaldığımız anda bu şiir hâlâ bitmemiş olacak! sana bu ş i i r i ... Utku KAYGUSUZ |
yazacağım uzun mevzili adının baş harfleriyle
kapıdan içeri girerken
beni bu halde göreceksin ve
birbirimize bakakaldığımız anda
bu şiir hâlâ bitmemiş olacak!
sana
bu
ş
i
i
r
i
...
aşk şizofrenik, sitemkar haykırışlar..göz bakar su donar..