Yalnız ağaç'la söyleşi...—tek başına duruyorsun . dağın zirvesine kurulmuş! bir derdin var gibi; sanki yaralanmış! durum nasıl bu hale geldi? yalnızlığı seçen kimdi? —elimde değildi, böyle kumaş biçildi. — öyle tablo gibi bakıyorsun yüzüme! yosun tutkulu kayalar eteğinde. velev ki düşüyorsun tepeme! — korkma! köklerimi anam kucaklar. bırakmaz bu sadık kayalar! yalnız mı görüyorsun? —aşağıdayım senden metrelerce, şişman bir geminin kıçüstünde. duygum, ruhum anadan üryan! hava buz gibi, geçimsiz. /dinlemez aman! soyka denizin göğsü kabarmış, dalga dalga aksilikler. eğer yalnızlık buysa ıssız görüyorum ikimizi de! — yalnızsın yalnızlığı hissettiğince! —amma muammalı konuşuyorsun! dizlerim yorgun dermansızım. yaş otuzu zehirledi; hala uykusuzum. lokmansız illete yakalandım. fırtınanın dikenli koynu çağırır; düşünce girdabı yorganım. —ne düşünüyorsun? —o’nu düşünmeden edemiyorum. o vefasız hayal yüzü! ona, yüreğimin saygı yüklü tüm alkışları. her gece canımdan düşen kan damlaları. o hakikatsize /neşeli gündüz uykuları diliyorum! —beddua mı ediyorsun? —hayır! gecemi boyasa da saçlarının karası; kanasa da açtığı kurşun yarası, kuruyup çöl olsa da gündüzlerim, O’ na bütün iyi dileklerim! —yarın güneş doğacak mı? —doğacak! aydınlanacak sisli kıyılar. kızgın dalgalar sahilime vuracak. ölü denizlerle boğuşacak yüreğim. rüzgarla kavgaya bileneceğim, gündüzüm geceme karışacak! —benden de kötüymüşsün başa çıkamazsın! —öyle mi sanıyorsun? gönlüme örs olduğunca, Yemin ettim /acımı sahipleneceğim! say ki koca çınarım; dökülse de kayalar eteğimden, pervasızca baş edeceğim. ne o ağlıyor musun? —ılık bir rüzgâr yedim! titredi içim, /ondandır çiylerim! zaten kavuşmuşsun; yalnızım diyorsun! –-…….! Hidayet DAL *** |