göl hikayeleriKitaplarımı bir kenara fırlattım Kağıt, kaleme uzak Hiç yok okuyasım, yazasım. Duygusuz ve kurgusuz günlerin kucağında Deşmekten ve dehşetten ırak -ki dehşetli severdim yaralarımı deşip deşip kanatmayı Ağlak kurgular eşliğinde- Göl sakinliği yaşıyorum. Yaşıyor muyum? Yaşıyormuşum Görünmez olduğumu sanıp yürürken yolun ortasından Kornaya basan kızgın şoförün gözlerinde gördüm Ve ellerinde- havaya kalkan- Hiç tepkisiz devam ettim biliyor musun Köyümün patika yollarında yürürkenki çocukluğum tuttu elimden Diken aralarına girip çilek topladık –bildiğiniz böğürtlen- Dilimizde zamanın güncel şarkılarından kupleler Çakıl taşı seğirttik dereye –benimki hep yakına düştü- Ve asıldık ağaç dallarına Kah Tarzan olduk, kah jane. Yol kenarındaki mor çiçeklerden oje yaptık gizli sığınağımızda Çıkarmaya çalıştık telaşla sonra –babam görmeden- En son annem çağırıyordu: akşam oldu, hadi gelin! Sofra bezini örttük dizlerimize.dedin ki: -sana yer yok.haydi git! Kovuldum çocukluğumdan. Yolda yürüyordum işte. Tek başıma. Kaldırımdan biri geçiyordu telaşlı Yüzüme baktı Yüzüne baktım ‘’hayır tanışmıyoruz’’ dedik aynı anda Yüzümüz n e d e n kızarmadı? |
oje niye benim aklıma gelmezdi ki,
o mor çiçeklerden.
Ciddiyim, hiç hatırlamıyorum öylesi bi uğraş.
Sanatçı olunmaz, işte,
doğulur...
Kırmızı ışıkta önüne atladığın taksi şoförü
sanata saygısızlardan,
kesin... Sevmedim o adamı.
Belki de herkes haklı, herkes alacaklıydı
durduğu yerde. O yüzden kızarmamış olabilir mi kimsenin yüzü...
Hem okudum hemi de yazdım, şiirle yine :(
Bu sayfada alışkanlık oldu bu bende
şairin hoşgörüsüne de hayranım :)
Çok beğendim.
Tebriğim içten.
Sevgim ve saygımla deniz-ce.