Gözlerimi Sen Kapa!
Adaletsizliğin çok ama
Öfkenin hiç olmadığı bir diyardan göçebeyim. Heybem, bir türlü edemediğim isyanlarla dolu Yutkunamadığım hüzünler, bir bir boğazıma düğümlenmiş Ağlarım ama ağladıkça gözlerim yitik bir ülke gibi bakıyor Sindirilmemiş öfkelerin kaderine maruz kalmış bir istifra halindeyim Kuduracak sanki içimdeki isyan ateşi Ve yakacak zihnimi kurcalayan keşkeleri. Hep böyle mi olacak halimiz ahvalimiz, Hüzün dedikleri şey hep bize mi düşer bıra Bir yerlerde gülmek var, ağlamak illa bize mi düşer? Bu nasıl bir tahakküm ki her yerde ayrı bir talan Bebeğin ağzından taşan sütü bile araklayan bir vicdan Sağanak gibi verilen sözler ama hepsi ayrı bir yalan Fukaraya azap; mazluma ise hep zindan, hep zindan. Bırakma kendini bıra, dik tut ve kaldır başını, Fikrin, abdestini tazelesin ensar çeşmesinde Bilincin eğilip düşsün secde yerine Bırak gözyaşlarını gizlemek alnına düşsün… İçimde “bir farkına varma” hevesi var, bezm-i ezelden kalmış Sessiz bir isyanı gizliyorum içimde, sabrın prangalarına bağlı Avuçlarımın çizgisinde gizlenmiş bir umudun izleri var Ve bir ananın evladının kokusunu saklıyor avuçlarım Hüseyni bir soluk yükseliyor ruhumun cevval ırmağından Ve bir kıvılcımla tutuşmayı bekliyor ömrümün geri kalanı. Ateş kıvama geldi; iman edenlerin, yeniden iman etmesi için Gelinlik yaşına gelmiş heyecanlar büyüyor içimde Muzdelife’den gelecek bir haber var, onu bekliyorum Ellerim yumruğunu sıkmış bakarken dikenli tellerin ardından Vakit tamamdır bıra, havada yine intifada kokusu var İbrahim’in Nemrutları abanmış hafakanımın üzerine Firavunlar sarmış dört yanımı ama Ceplerimde biriktirdiğim uyanışlar, kıyama durmuş Hepsinde mahcup bir tekbir edası var Kullu nefsin żâ-ikatu-l mevt (Her can ölümü tadacaktır) Benim canım ölümü tattığında, gözlerimi sen kapa bıra… |