Leylak Kokulu SarnıçlarEski bir Endülüs mabedin avlusunda Bir kuşun avazına takılmış Soğuk sütunlara sırtımı dayadım. Şehrin son kalıntısı gibi duran yıllar geçti önümden Duydum ki Benim ağlayarak geçtiğim o yıllardan Sen güle oynaya geçmişsin Fırtınaya yakalanmış saçlarınla Gövdemi sıkı sıkıya sarıp, Ruhumu koparmışsın asılı durduğu ağaçtan. Çok sonraları fark ettim Seni üzerime astarsız giydiğimi, Ve içimdeki sazlıklarda ağır ağır battığımı. Senden sonra Uğuldayan bir iç yarası büyüdü bedenimde Yalnız bir kavak ağacının göğe yükselişi gibi Ya da evini terk eden bir kızın acısı gibi Üst üste giyilmiş kabuksuz yaralar.. Kaçmak için bu acıdan, pencereleri taşladım İç kırıklarım ciğerlerimi kesti, kanadı her yanım Ben iyileşmek için şehrin meydanlarına inerken Şehirler ve sokaklar sen biçimlendi Gölgeler ve yollar sana uzandı yine Bir mağara dolusu sarnıç arasından Leylak koktu her yer Nehrin yatağına uzandım Düşümde bir kapı aralandı Elinde bastonuyla Tarkovsky girdi içeri "Sonradan yapılan hiç bir iyilik Yapılan kötülüğü bastırmaz" dedi. Önce ölümle tanıştırdı beni Sonra da öldürdü seni... |
Selam ve saygı ile...