marazlı şifacıkızıl kirpiklerin var senin bilmiyorsun şafağa kadar yıldız otlatıyorlar oysa sensiz İzmir Ankara arasında bir otobanda sürünen yalnızlığımızı topluyor topluyor dağıtıyorum denize bile fırlatılamamış iki yüzükten biriyken henüz zehirlenmemiş saklı gizli hisli dudaklarının merhemidir şu mey bu yara hala açık taze hatta kellifellidir uyurken de uyanıkken de hiç yaşanmamış hiç kaybedilmemiş dahası giderken kal dediğin kalırken gidiveren kaptanın dizlerinde sürgün bir kürek mahkumuydu o sürmeli koyun fırtınadan önce de sonra da olsun en sonunda bütün olmuşların sebebidir aşk belli ki mateme durmuşların gülerken gülerken somurtuşların olsun güldüğün geceleri de ama ağladıklarını da biliyorum beni düşündüğünü de düşünmediğini de sonraları çoğul kitap sayfalarına saklı sözcüklerden ulalı şiirlerden kalbine iniverdiğim gecelerden birinde saz elli kızı everiverdi intikamcı anası hem de isteye isteye kızmıyorum sadece gözlerin diyorum iki iri üzüm tanesi gibi şifacımdır benim onlar kurtaracak diye diye lodos getirir anason kokularını eski bir limanda sevişirken ölen martılara söner bir gün yangınlar ruhu çıkar eski bir şalamadan bütün ateşlerin susa susa suya gider iftiralara uğrayan kelimelerim bitsin artık bu yangın dokunma bana dokunma bana dokunma bana |