Yapraklarını Döküyor Hüzünler
Kabuk bağlayan bir yürek yarasının
Gözlerinden akan yaştan başka Ardından hiçbir iz bırakmadan gittin. Darp izi yok gözlerinin, gözlerimde Sözcük izi yok bıraktığın son cümlende Ellerimde saçlarının kokusu bile yok. Güneşin doğmaktan utandığı sokaklarımda Göğün yanaklarından süzülüp akan, Sancılı hıçkırıklarımın haricinde Sana ait hiçbir iz yok bende. Bağrıma açtığın yaralarımdan sızıyor taşan acılarım Dikişi patlamış sinemden akıyor kanlı bir cerahat Şiire tutunuyor elinde bastonuyla yaşlı bir soru Ve cevapsız şekilde can veriyor gözlerimin önünde. Umutlarım filiz açmasın diye kesiliyor dalından Arafta bekliyor bedenimi yakacak cehennem. Sensiz, sonbahar kılığına giriyor tüm mevsimler Ve güz kod adıyla, yapraklarını döküyor hüzünler Ayın bile aydınlatmaya gücünün yetmediği bir gecede Genzime kaçmış özlemini çıkarmaya çalışırken, Hasretin “ikra” zikri ile okuyor canıma. Sanki cehennem bağdaş kurmuş sineme de Ateşten bir ırmaktan su içiriyor ellerin. Yokluğunun o en zifiri karanlığı çökünce de Gözlerimden akan teri içiyor dudaklarım. Her şeye rağmen, aksanı bozuk bir temenniyle Dualarım çivileniyor, semanın en sert yerine. Gazze’den kan ısmarlıyorum, kanamayan yaralarıma Eylül’ün en sulu yerine banıyorum hüznümü yine Yetmiyor bu kadar gam, hüzün ve gözyaşı; Kuyunun en dibine düşmüş umudu çıkarmaya. Umuda çokça aşermiş ruhuma yedirmek için, Ya Srebrenitsa’da doğmuş bir çocuğun umudunu Ya da Eyyub’un sabrını bulup getirin bana. Yoksa düşüp öleceğim, ölümü emziren kirpiklerinden Son nefesim kayıp gidecek hasret kokulu o ellerinden. |
Harf harf dökülüyor merhametin göğsüne.
Derin bir ahhh tülleniyor semada.
Gazze'nin z'lerinde yankılanıyor keder.
Harikaydı .
Gönlünüze bereket.
Saygımla...
Yadigar Ünver tarafından 11/26/2012 8:24:36 PM zamanında düzenlenmiştir.