Mahkeme Sokağında Şişe Kırıklarıvakit yine karanlık mahkeme sokağında sessizce demini alıyor gece darbuka sesleri geliyor arka taraftan ah, ah. tam. ‘tam on iki elli’ çingene çocukları. gözleri bal sürmeli, bembeyaz tenli avuçlarında patladı, az önce şişe kırıkları küskün gece lambaları, neonlar suskun eksilen her vakitte, kırağı, seslerine asılı kaldı. tutuşturdular eski köşkü, sol yanımda gece yanığı. siyah gecelikli güvercinler şehirde kanat seyrinde tüylerine yapıştı un ufak enkaz kalıntıları yok oluşa tanık oluyorlar tek tek ölürken çocuklar. baca dumanına saklanmış çürümüş sisli bakışlar, dalgın, tasalı bu evin pembe balkonunda gülüşüyor hâlâ kırmızı çamurdan saksı tüm ağaçlar ağlarken içinde yapayalnız kök salıyor sarmaşık acı acı fikrimi işgal etti sisler yok. hayır. küller çok oldu oysa takalı sabah ezanını parmağına öksüz yüzüm altında yüzüklü elim tabanlarımı çekiyor terkedilmiş bulutlar sus! desem… boğulup ölecek nefesim yağmur. ıslak asfaltta. batıyor, acıyor gözlerim sırtımdan başladı yağmaya kar bu gün dik durmak ağır geliyordu üşüyen yanlarıma gök mü devrik… yer mi delik… apansız düştü gözlerime tepeler koyunda suç gibi saklanmış karar suçlu belki hükümlü güvercinler artık çığlığa dönüşmeli hiçbir şeye yetmiyor sözler vurun…! tüm sarmaşıkların boynumu vurun …! devirin tüm camları, pencereleri sarsın can kırıkları içeri mahalleyi ne olur göz zevkinizi, bu acı kokuyla doyurun. çıplak ağaç dalları bir ilmek atacak tabure olacak dökülmüş yaprakları şimdi cezam kesildi, boynum eğik şişe kırıkları boyadı evin duvarlarını her biri ayrı parlıyor mahkeme sokağında gece yarısı Blackless |