Kaotik Melodilergeceden korkmuyorum artık dolunay varsa gök de ayrı bir romantizm, sanırsam kulaklarımda bir Rus piyanist şantör Stalin guardını alıyor Nazi tanklarına karşı sarı ve titrek dumanını alnından öteliyor kan kokan saçlarına ölüler bereket transında, Tanrıça mücevherleriyle memnun ne kadar klasik kitap varsa yakıyoruz ruhumuzun sobasında aynı boşluğu yansıtmalar kirli yastıklarda birikiyor sevişmelerin izi korkak ve bir o kadar da sokulgan yorganda kaç parmak izi kalıyor kim bilir? Varşova’daki son partikül hınç oluyor dolunay varsa korkmuyorum demiştim sanırım ah sevgilim, ya sen de sarışın olsaydın o zaman kaç put kırmam gerekirdi çıkmam için tahtına oysa ne güzel ak teninde dolunayın salkımları üşürken insansın ağlarken, küserken, severken, sevişirken... etimiz çürümelere bedel cioranlı o da olmasa kaç sahici aşka munis kalırdık, sefil edalı batıl inançları kuvvetli biriyim bu yüzden dilime otuz üç kere gözlerimi yalamasını emrettim nafile, yerin onlarca metre altında çalışan yiğidin bismillahı kadar hiç olmadı tutkulu çağrışımlarım ve sana dair ne varsa sakladım, biliyorsun da, unutmuşum dolunaya karşı ağlarken gözyaşını saklamayı o günden beri başımı hangi yastığa koysam, batıyor geceden korkmasam da dolunay ayrı bir vals mavi damarların için söz ebesi musluğun deliğinde keşke saçlarını burnuma dikebilseydi cerrah bey putları kırmaktan ribozomları gevredi sana hasretlim |