çığlıkFarzet hiç tanışmadığın bir kadının eliyle yazıyorum sana bu mektubu Parmak uçlarım sızlıyor farzet Dağınıklığı ondan duygularımın Toparlanamayışı Eksikliği Eskiliği… Nasıl anlatılır ki yıllarca karanlıkta kalmış bir gözün ışığı yakalayışı? Yakaladığı anda elinden kaçışı mutluluğun. Bunu anlatmak istiyorum sana Yani seni anlatmak istiyorum kendime. İlk bayramlık elbisesi giymeden yırtılan bir çocuğun bakışını hayal et istiyorum Bir de o elbiseyi getiren kadının yuttuğu çığlığı. Aslında; Geniş zamanlar hayal edip de Dar zamanlarda sıkışan yüreğimizin feryadını duyan kulaklarımız mağduriyetini... Çok beğendiğim kulaklarımı kesip atmak istiyorum şu anda. Çözüm olmasa da. herşeye, herkese küskünüm işte! sana, kendime,balkonda keyifle çay içen komşuya... isyankarlığıma... Ben sana; Yüreğimde büyüttüğüm çiçekleri göstermek istiyorum. Yürek sergisi açmak istiyorum olur olmaz kapı arkalarında. Yollara sermek istiyorum korkularımı, kuşkularımı Sonra; Tüm yollara dinamit döşeyip patlatmak İllegal eylemlere katılmak istiyorum pervasızca. Olmuyor! Anlatamıyorum. Somut bir şey olmuş çığlık Duruyor aramızda. |
Hüzünü bile tebessümle anlatma becerisine sahip bir şairin(şaire mi demeliyim?),
ya da,
yüreğinde beslediğini,
zamanın her noktasında mutluluk maskesi ile sunmasını bilebilen bir gönül insanının,
bir bukle hüzün derlediğini gözlemledim bu şiirde.
Belki hatıraların derinliklerinden yansıyan bir küçük anektot bu.
Belki de,
Deniz-ce işte,
tuttu cümlelerin ucundan,
çekti döktürdü kurgulamanın en hası ile...
Her ne hal olursa olsun,
bu şiirde insanlar kendilerinden çok şey bulmuşlardır sanıyorum.
En azından biz bulduk kendimizden bir şeyler.