Nil Taksîmi
gülüyordum
kandırıyordum içimin kar yağışını yalnızlığımı, sıfırların içinden çekip çıkarıyordum insandım, dekoltem kadın gibi çaresiz uykusuzdum ama hiç korkmuyordum geceden beni öptüğün anın hafızası aydınlık kentin mutsuzluğunun kulağını çekiyordum beyinlerini taşlıyordum iflah olmaz savaşgenlerin kelepçelenmiş sızılara türkü dinletiyordum beton binaları kırlara çeviriyordum kimse görmüyordu, en uzun kavak ben olduğum halde ne kadar haşarıydım, bekleyerek büyümek yakışıyordu yıldızlarla ebeleşiyordum nil kılığına giriyordum, dolunay şaşkın berrak nü bir akış cennetin yolunu biliyordum yaşlı bir yanardağdan yuvarlanan harflerin telaşı vardı hüznüme ve tutkuma şiir olmaya gönüllü yanlarında bir tutam tuz rüzgârın öpücüklediği bir mendil gülüyordum kadehe her uzanışımda ellerim umut ediyordu düşlere uçan bir kuş gibi çocukluğum yanıma ulaşmaya çalışıyordu ben de ona içimin uçan balonları doluşuyordu odaya cıvıldanışım ıssız yanımı yenmişti omuzlarımı sızlatan bir zerafetle gülüyordum ağlamak istediğim çok şey vardı başım dikti yüzüm avuçlarım içinde değil gülüyordum irademin vardı bir bildiği ne istersem o oluyordum kandırıyordum arka bahçemi... |
Akıp giderken yürek heybemden
Nil kıyısından uzattım selamımı
Gözlerine arnavut gülüşlü esmer hüzünler döşedim
Açtım ellerimi çocukluğumun yamalı düşlerinde
Geldim...
Bir dal sigara uzattım yalnızlığıma
Ölsün istedim yavaş yavaş
Günahlarımı biriktirdim kurumuş bir su kuyusunda
Arka bahçendeydi
Hatırladın mı ?
...
Yorum Yok