Kaybolmayansen sonbahar geldi diye hayıflanan kaldırımlarda yürürsün yolların ışığı, ağıttan bir ben bilirim gözlerindedir, göğe rengini veren özlem bir ben duyarım, iç çekişlerimiz ritmik bir tek biz biliriz aşk, yaşam sadeliğindedir dünyanın tozu, dumanı bir sigara yakımı, püf alnımın neşesi, ruhumun beşik kertmesi ikna ederim her renge giren hüznümü göğsümü bahar şarkılarıyla oyalarım bekleyişim çiçeklerin soluklandığı bir sessizlikte içsel ezgilerim boş odaları kırlangıçlarla doldurur kıskanırım kanatlarını sen neredesin... üleşelim mi içimizin ıslak, mahsun hüzünlerini yedi ayrı bölgenin dört mevsimin kalıbına uygun yaşadığımız bedenden sıyrılıp amaçsız sonu beklemeden usulca tutuşan su gibi yüzde çizgiler yokmuş gibi özümüzü Tanrının ıslığına yollayalım mı rüzgarı ısıtalım kimbilir hangi türküyü aradığı için saçlarımıza değip geçiyor ıssızlığı ayaz kimsesiz sonlarımız gibi biraz öteye git diyebileceğimiz sesimizin olmadığı yanımıza çıkın alamayacağımız oracıkta toprak kokusuna karışacağımız taşa baktığımız yerde maviyi de, karanlığı da unutalım mı avcumuz da kalbimiz de yok artık halbuki daha neler verip, ne çok sevecektik... bakma böyle deli hüzünlendiğime karamsarım ama umutsuz değil ölüm bile seni düşününce veda gibi gelmiyor sevgili arar bulurum seni gölgem gölgene karışır bir ceylanın ormandaki izi oluruz... |