Vakitsiz Gelen Her Eylül'enutkum tutuluyor nasıl bir ölmektir bu cümleler içinde ismi eyleme yüklerken yitirdiğim ufukların adına nasıl bir ölmektir bu tüm hicaz sesler ve aşkın tamburu ile vakit geliyor tüm yapraklar bir bir düşecek ömrüme erken başlamış her Eylül için yalın ayak yürüyeceğim yağmurda yağmur da yağmazsa hani beni ölüm rüzgarlarıyla hatırla bu keşişleme keşişlerin yanında estiği için uğramıyor sana duvara astığın her kağıt içinden akan kelimelerle doluyor seyyahın cebine cebime sol cebimden dökülen tüm hecelerle bir öykü olmaya çalışıyorum ölüm üzerine ve onun üstüne yazılmış tüm kelimelere ihanetle kral mezarlıkları ölü şairler ve döküntü kelimelerle rüzgarı çeviriyorum kendime beni öldüğüm yerde bekle |
Bak, ölüyorum. Nasıl bir ölüm yakışırsa kadın’a işte öyle, gururlu ve mağrur. Bak işte, aniden, apansız bir acı içinde. Kulaklarımda hala o şarkı, hicaz makamı-hani o bırakıp giderken seni-
Vakit gelecek evet sonbahar gelmeden dökülecek ömrümüze düğümlenen bütün yapraklar, biliyoruz. Ayaklarım kanayacak, yağmurlu bir akşamüstü yalnızlık nöbetinde, ki gök delinecek elbet asla kuru kalmayacak rüzgarlar, sensizken bu mahallede. İçimden değil tam ortasında kalbimin, sana akacak kelimeler, senin yüzünden değil.
Sol göğsümün yamacına bir öykü biriktiriyorum şimdi, bayram harçlıklarımın ve gidişinin üstüne. Sana yazılmış, tüm ihanetlere adanmış sevdasızlıklar hatırına, anla beni.
Beni gömdüğün yerde bekle.