Atlıkarıncanın. Karaatlarıdıştan dışa ölçülen arzu. içten içe çekilen acının gönyesini bozuyordu gümrah. fakat gün görmemiş göbeğiyle sırtı siyah bir ayın altındaydık. hepimiz en çok çirkin kadınlar konuşuyordu güzel kadınlar etrafı etle oyalıyor küçük etiketler. ve birden bire etkilerle çarşı insanları. insanlara doğru yürümeye kışkırtıyordu ben eğilmiş bir camdan. dünyayı yayvan görüyordum. yavandı her şey kentlerde çok dolaşmış atlı karıncanın karaatları nallarından kanarkendi. diyelim silkindi sular. ve denizatları çıkageldi kesildi. hışırtısı fundalıkların ve anlatıcı çekti irisini. tuğralardan ben az önce onu ölü doğurup. bir ibadette çarpılmış. yüzüme kızılbaş çarpıları atmıştım geri çekiliyordum. kendimden dudağımda beni konuşan biri vardı susarak ölen bir ihtiyar şüphe ve şüpheli ölümlere özenen genç intibalar kuşanmıştı çehrem halka açık yerlerde konuşsam. kayda sırat-ı müstakim olarak geçiyordum oysa bir türlü geçmiyordu yüzümden yüzümü eşeleyen eksik bakışlar onun. ölüsünü dahi gömemiyordum dünya değmesin diye o. camdan bir tabutta yanında lüks şekerlemeler. başında birkaç kitap içinde üzgün yunus ağıdı paftalara ayrılmış aklı. et bağlamış kalbiyle beni izliyordu. tanrı gizliden gizliye ölülere lanet okumayı ve senet tahsil etmeyi öğretiyordu ben bunları komada konuşmak uyanınca ona koşmak istiyordum. oysa evvel dilinde susmak yasaklanmış suları sırtından düşürmüştü. denizatları 1382bin12İst. |
kutlarım.