Ben-i Nuh ve Tufan
gülmez oldu ben-i nuh
bir kutuya hapsedildiğinden beri martı sesleri duymaz oldu –görmez düşlerindeki yoksul yengecin kıskaçlarını sevmez kapandı metrekarelere nuh yitti bir mısra içre bin sözcüktü bildiği haydin yağmurlarda yakıp yıldırımlarla yıkayın beni diyebilirdi -demedi bir heykeldi hapsedildiğinden beri bir kutuya ol kükreyen kedinin asi yelesi çok ırakta bir okyanustu nuh çevrildi avuç avuç toprak sundular avuç avuç gökyüzü genç oğlanlar cesaretini terk etti bakireler bekaretini savaş oldu yıkım oldu kan oldu dişler bilendi kılıçlardı inledi kalkanlar delindi ekmek uğruna bir dilim bir tutam ot uğruna tanrıdan vazgeçildi duymaz oldu ben-i nuh –görmez rüyalarındaki biçare kaplanın gözlerini sevmez yaşanmıştı nuh tadına bakılmış pörsümüş dile gelsindi gayri ölü erenler bir garip cariyeydi recmedilip diri diri gömülmüş bir duru ırmaktı bir doru küheylan bir derebeyiydi hasmının kafatasından mey kadehi biçmiş bir tiran anneydi rahminde evreni taşıyan meczuptu pirdi gözü dönmüş haramiydi üç gün üç gece okyanusları mürekkep akıtan duymaz idi lakin ben-i nuh –görmez hayallerindeki nacar papağanın dilini sevmez asılsız bir rivayetti ahir vakitte ben-i nuh bir yalan kendi üzerine kopmuş bir fırtına bir tufan gülmez oldu bu yüzden duymaz-görmez-sevmez kovdurduğundan beri ruhunu acun denen şu cennetten... |
vazgeçtik
.