ACININ COĞRAFYASINDAGözler açık uyurken ayaz hâkim gecede -Kaskatı objelere dönüşür yâr sevişirken soğukta İsterik bir hal alır zaman iğdiş edilmiş rüya Sırtıma taşlar batar Düşlerim kâbus olur- Bakışlarım cam kırığı ince ince keser retinamı Pıhtılaşmış kan kokar Senli düşüncelerim Elimde değil Çoktan uyum sağladım döngüsel düşüşlere kapıldım İstemez olsam bile Kâr etmez öğütler; çare bulmak ne çok zor Olmayan irademi kullanmamı söylerler Oysa ben doğuştan yaşıyorum vahşeti -Acının coğrafyasında *** Burada yarısı kırık çalıntı bir hayatı Sürdürmek kolay değil tek bacaklı mermerden Bir heykel doğasıyla ayakta durabilmek Kazı alanlarının mum kokan mumyalarla Donatılı yelinde ve güneşin altında Terim içime akar; içim sen kokar; gücün yeterse … çıkar Sarı tüylü, mor kanatlı, benek benek çiçekli Sapları sararmış otların arasındayım Onların durumu benden çok farklı Onlar her bahar gelişinde yeniden canlanırlar Ben eskirken *** Meraklı bakışlar var, flaşlar yanıp söner Mahşer kalabalığı sanki gezginler konuşuyor ---Renk renk, dil dil, öbek öbek Tarihe tanıklığım sanki dünya döndükçe döner Magazin boyutundan öteye geçmez çabalar Şimalimde bir tepe asırlık çamlar orda Boy vermiş uzanmış bulutlara hevesle İşte onlar şahittir çektiğim acılara Bir başıma kaldığım geçen yüzyıllar boyu Nasıl da içten içe ağladığımı görüp Dallarını sallayıp şarkılarla teselli ederler Anlamaz gelen geçen su vermez bir damlacık Arkalarına dahi bakmadan gidiyorken Kaderimle baş başa koyarlar beni Kim bilir daha kaç zaman yalnızlığımla kalacağım Bir başıma bekâreti bozulmuş -Acının coğrafyasında Güneri Yıldız (Elazığ, 12.06.2012) |