Lacivert Zamanlar
Mavinin her tonunu yaşadığım hayatta
Rengimden bıkmıştım. Tüm renklerimi kaybettiğim yerde, Çırılçıplak kalmışken renklerimden, Bir düş kadar griyken Solmuşken soğuk kış geceleri kadar Maviye boyandım. Tüm gelişlerim sana kadardı, Gidişlerim yine sana. Şiirlerimin en üstünde ayırdığım kıtalarım gibiydin, En başta anardım seni Yine seninle biterdi şiirler. Anlatamadıklarım kadardın Bana gelmelerin kadar. Gelmesen de bir hayalle gelirdin odama, Seni her şeyden ayıklayan ben Bir zamana takılıp kaldım. Ayılamadım senden sonra, Ayrılamadım. Akrepten, Yelkovandan. Saniyeler hep peşimdeydi. Ben hep geç kalışları yaşıyordum. Otobüse son anda yetiştiğim hayat Beni sana yetiştirmekte pek de cömert davranmamıştı. Dersine geç kalmış öğrenci mahcubiyetiyle kapında, Zilin çalmasını bekledim, Ellerimde şiirler. Ağzımda yüreğimle. Zil çalmadı hiç, Çalsa da sen çıkmadın girdiğin o sınıftan. Bekledikçe laciverte boyandım Şimdi karanlığa yakın lacivert zamanlardayım. Sensizlik en güzel bu renkte anlatılır, Gece gibi, Soğuk gibi, Buz gibi, Kesik gibi. Koskoca bir boşluk şimdi her şey, Baktığım ayna bile boşluk. Geç kalışlarımı bir hayata sığdıramayan zaman Geniş bir boşluk yarattı bende. Baktığım aynalar kayıp Zaman kayıp Kendime bile kayıbım. Bir derslik zaman dilimi yetecekti bizi buluşturmaya Bir sıra, bir masa, Bir mavi düşlemiştik, bir ömür kadar. Ders almakta mı geciktik? Derse mi geç kaldık? İkisinin farkı yoktu birbirinden. Şimdi bir ölümlük lacivert zaman var, Çoğul bile değil zamanlarımız, Biz olamadığımız zamandan beri. Ders yok, Masa yok El ele tutuşacağımız sokaklar yok Oturduğumuz bank da yok. Geç kalışlarımız var Kaybettiğimiz zamanlar Ve kocaman boşluk. Yirmi Beş Temmuz İki Bin On İki 17 00 Nevin Akbulut |