Hoşça Kalamıyorum
“Hoşça kal” dedin ya,
Hoş kalamayacağım, Hoşça kalamıyorum. Bunca yokluğun içinde bir tutam varlık ararken, Buluyordum her defasında seni karşımda. Yürüdüğüm yollarda adım adım sen vardın, Adın hep benimleydi, Yüreğin kalbimin tam yanına bir gecekondu dikmişti, Artık evi orasıydı. Ne çabuk yıkıldı bu ev? Bir gece kondu, Bir sabah uyandığımda yoktu. Gelmen gibi çabuk oldu gitmen, Daha gelişini ödüllendiremeden, Şimdi gidişini nasıl dillendireyim? Varlığını sevmiştim. Yokluğun içinde, bir tutam ışık, Bir güneş sarısı, Biraz deniz, biraz da mavi. Şarap kırmızımızla ne güzel de tamamlanıyorduk. Yokluğunu sevemedim hala, Varlığınla beni ödüllendirdiğin yerde kala kaldım, Evsiz kaldım, sokağa atılmış ıslak köpek yavrusu gibiyim. Islak sokakları sevemedim. Hep ayaklarım ıslanıyor, Üşüdüğüm için kuruyamıyorum. Bir beste sen vardın içimde, Islandı! Kuşlar bile terk etti buraları, Sokaklar yalnızlık kokuyor. Islaklıklar hep yalnızlıktan doğar Bilirim… En çok sen gidince kaldım yağmurun altında, En çok sen gidince ıslandı yanaklarım, Bu sokağa en çok sen gidince düştü yaşlarım Ve yanaklarım, En çok sen gidince yaralandı Gözyaşlarımın tuzundan. Hep çaresizdik! Bir de imkansızlık eklendi. Şimdi bir kuş yuvası yapmanın imkanının olmadığı bir şehirdeyim. Sensizliğim yalnızlıktan kokmaya başladı. Ellerimi bıraktığından beri, Tutmuyor ellerim. Duvarı olmayan bu sokakları değil ama, Dört odalı kalbini seviyorum ben hala. Bıraktığın gibi, Bırakıldığım gibi. Yirmi Üç Temmuz İki Bin On İki Nevin Akbulut |
o kadar çok şey okuttunuzki dizelerinizde...dahası kocaman bir öykü...sızlatıcı bir şiirdi işte....
YİNEDE HER ŞEYE RAĞMEN UMUT EN GÜZEL GÜNEŞ İÇİMİZİ ISITAN...HARİKAYDINIZ YİNE HER ZAMAN Kİ GİBİ....