Beni düşük yapan dünyanın süt dolmamış memelerinden Sıcağa yüz çevirmiş koynundan tutup alandın Doğmuyordu kuşlar evvelden biliyorsun Gökkuşağı sır saklamaz oluyor yağmur oldukça kendimde Kendime yağdıkça sırılsıklam yırtılıyorum
Dışa dönük rüyalarından ucuz görülenlerden geldim Hepsini görmedi kimseler biliyorum esintileri mesela Karda susan köklü ağaçları donmuş suları defne kokularını Haklı rüzgârlarda sendeleyen geçmiş zamanları boyatmadılar Tepindiğim toprakların ağırlığını aldıkça büyüklüğüm taştı kendimden Sıcaklığın bittiği yerde çırılçıplak soyundu çocukluğum
Sevgilim hızla ölü yarınlar doğuran günlere uyandım senden Gölgeli alınlara yerleşirken dokunmuştu ayrılığın elleri saçlarıma Cesur türkülerin esir düştüğü memleketlere kaçarken Yasaklanmış ne kadar çizgi varsa üstüne durdum Açıkça ilan edilmiş ateşten tenini bağrıma bastım Bir anımı daha topladım yaka paça kaldırdım hikâyemin tavan arasına Kalın kalın damgalandı betimleyemediğim yüzün Evvel zamanda başlayan hikâyem uzadıkça başkalaştı Yabani sevgilerimi öğrendikçe Kendi hikâyemi anlatan ucuz ağızlardan Kime kendimi sorsam başka birini öğretmelerinden İnsanların bizi aniden başka biri yapmasından hem de olmalarından Utandım ve tiksindim bu sabah Cam gibi kendine kırıldı çocukluğum
Beceriksizliğin ödül töreninde geçişken bulutları Dünyada bir yerde saklanan cesaretsizliğimi ise aynada gördüm Boğazıma leş gibi düğümler iliklenirken akıp birikiverdin Kasıklarımda kayboluşun sancımaya başladıkça Çamura bulandı çocukluğum
Bileğinden kırık şiirlerin güçsüz kalmış parmaklarından Körelmeye yüz tutmuş umutların arasından çekip alandın beni Siyaha karışmış suların alın yazısı sildiğini Ruhumu sana adadığım o limanda öğrendim Durup kendimi öldürmemi üşümeden titremeni Sığındığın dalgaların seni aşmasını izledim Ellerindeki barut kokusundan kaçışan âşık yosunlara acıdım o vakit Dağda kudurmuş köpeklerin ağzı gibiydi seni dinlendiren köpükler Gözlerimin solgunluğuna benzettim hepinizi çoğaldığınız Ağladıkça gözlerimden gitti mülteci yüklü gemiler Sustukça dalgalandı çocukluğum Sen ellerimden yığınla kuşu uyandırmayan Gün Ay dınSevgilim beni binlerce ölümün arasından çekip karanlıktan çıkaran
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
asimtotik özgürlükler şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
asimtotik özgürlükler şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
çay da içmiyom öyle keyif çayı niyetine la zaten, seni bekliyom gönlümün süruru, gözümün feri, ömrümün lebrizi, ayine-i aşkım,meşkim, sağ yanım-sol yanım- her bi yanım
ahahaha, daha uzatacaktım da karnım acıktı, fersiz düştüm :)))
Sevgili Pınar, bu şiirle bilinç akışında yolculuk yapmış ruhun doğaçlama kendini bir uçurumdan atarken cebindeki sözcükler paraşüt olarak açılmış; bak yine kurtuldun düşüşten.
bu şiirde beni tek rahatsız eden ikinci tekil şahsın "sen" in fütursuzca direk nedenleşmesi...
"Kendime yağdıkça sırılsıklam sen zamanı"
"Kum gibi sen yağdın üstüme"
"Sustukça sen oldu çocukluğum Büyümek sen zamanı esiyor "
gibi...
Bunun dışında oldukça iyi olduğunu düşünüyorum en azından şiirin masumiyet çağına adım atışını izledim ve duyguların melodramdan kurtulup matematiksel bir seyir izlemesini gördüm...
ya da:
"Kımıldamadan yat-BEKLE-" (W.S.Burroughs)
tebrikler..