Okuduğunuz şiir 2.8.2013 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
sonsuzlukta özgürlüğe varınca yaz bana
O elma opera binasının önünde duran kalem almıyordu koca duvarı düzensizlikle sıvayan adama sordu “mahzende olgun “ben” den bir tane daha var mı yoksa vardı ve o’nu dişledin mi haydi çekinmeden söyle bu kanlı yaşam içinde bunun için sana kızmam herkes dişlenir biraz doğu batı arasında köprü kurmaya kalkmadıkça durmadan usanmadan isyan çıkarttıkça herkes ısırılır biraz
incecik pardösüyle derse gelen biri için bunun önemi yok bildiğin iş seni insan yapan becerilerin sence de soğuğu doğa getirmedi mi olan biten gibi düşman mı üretti burası benim safımda kimse “şeytan ir racim” demiyor iç savaş hepsi ve pi sayısının değerini bilemeyen sınıf arkadaşlarıma fakirlikleri yüzünden tokat atan öğretmenimin evinden çıkan satranç kurslarında zeka ölçümü yapılan her insan gibi önce onur sonra beyin recm edildi çirkinlik ve ayrımcılık dışında ne varsa gözlerimin çukurunda idam edildi gökdelenlerden aşağı sallanan oltalar uçlarında titreyen özgürlük konformistlerin kovalarında zıplayan balıklar geldiğim çöplükte 12’yi beş geçe hep kavga çıkar kum tüm kalıntıları yutar içeride zulüm fragmanları çocukların ayaklarında kablolar söyle bana sıvacı neye ihtiyacın vardı senin bir çuval kireçten başka zulüm her an yağmur gibi akarken iri iri ilk baharda çığlıkla başlar katledilmeden önce O binada neler oluyor yaz bana
“üşüyorsan yaz sana iyi davranıyorlarsa yaz hala beni özlüyor musun cesaretin yetiyorsa yaz açsan hep aç kalmak zorunda değilsin yaz sömürülmek daha kolay değil yaz özgür olsan özgürler arasında tutsak olacak gibi hissetme yaz karın Çin perdelerini yıkayıp getirince parmakları kanarsa yaz senin değil mülk sahiplerinin mülkleri arttıkça yaz yönetilenlerin suskunluğunu yaz”
mahzendeki elmayı gazete ve süt dağıtan çocuğa bırak umutluysan ve inanıyorsan bir sürü dert bekliyor olacak seni bu dünya da hiç yaşamamış sanki yokmuşsun gibi unutmadan seni bana biraz olsun özgürlük için direndiğini yaz
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
sonsuzlukta özgürlüğe varınca yaz bana şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
sonsuzlukta özgürlüğe varınca yaz bana şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Bugün pazar ve 7 saat aramızdaki fark bir gecikmişlik olmasa gerek ;)
Ne güzel şiir üzerine konuşabilmek…
Sevgili Tolga; Katılmadığın bölümü uzun uzadıya konuşmak isterdim elbet. Sadece, kendimce kısaca değineceğim. Bu yazdıklarım konusunda düşüncelerinin ısrarlılığı biraz sekteye uğrarsa, başka bir yerlerden daha şiir bakmaya zaten kendin karar verirsin. Hayır, yazdıklarınızı okudum ama yine de dediğimden eminim dersen, sadece saygı duyarım.
Şiir bir duygu işidir denir hep… oysa şiire başlamak bir duygu işidir. Sonrası işçiliktir. Bir duygu nasıl eleştirilebilir ! Bir aşk şiiri yazıyorsa kişi ve bunu kötü yazıyorsa üstelik kötü şiir mi dersin? yoksa böyle aşk olur mu dersin ? Biri çok kemalist yazarken, diğeri kürt, alevi vs. yazsa ve hatta hepsi çok güzel yazsa, sadece görüşler ters diye sen nasıl kürtleri böyle kayırırsın diyebilir misin? Ya da zıt kutuplarda bu insanlar şiirlerine yorum yaparken beğendiklerini ifade etseler ve sen sadece onlardan herhangi biri ile aynı zihniyette olsan… kalkıp diyebilir misin? - ya bunu nasıl yazdın, sen vatanını sevmiyor musun? ya da o kadar bizi yok etmeye çalıştılar sen nasıl o şiiri beğenebilirsin… bunları ölçüt görebilir miyiz?
Bir örnekleme yapalım. Kelimemiz -balık- olsun ama bu kelimeyi hiç kullanmadan dört ayrı duygu ifadesinde bulunsak:
1) Olta ucunda özgürlüğünü çalmak benim kisi mavinin en dingin halinde sessiz gidişine ağlarken martılar sokakta çocuklar aç seni ve çocukluğumu bölüşeceğim şehrin kıyısında biliyormusun…
2) iyiki seninle bölüşüyorum iki duble efkarımı sessiz bir duvar gibi dursanda öyle örüyorsunki keyfi, geceme
3) sizki rengarenk gezindikçe burada misketlerim geliyor aklıma her birinizi tek tek öpmek istiyorum babamın ellerini öper gibi
4) sınırsız dünyanın özgür canlıları mavinin her rengine karılmak sizinkisi belki bir dost masasında belki martı ağzında yada sonsuzluğu yutkunarak ölmek nasıldır deyin bana
şimdi bunlar benim önüme başkası tarafından yazılarak gelse balıklar geçer aklımdan, çünkü dizelerde anlatılmak istenilenin ne olduğunu okuyorum ! akıcılığına, sesine, imge gücünü irdeleyerek şiiri değerlendirebilirim ve mevcut hataları da öne çıkarırım.
ama !
eğer ben kullanılan üst dili görmeden şiire verilen -balık- ismiyle bunları okuyup duyguyu irdelersem, nasıl bir yanılgıya düşerim? Sadece herhangi bir kişi olarak ve en basit dil ile:
1. Burada keyif aldığın bir şeyi, çok da geçerli bir sebep için yaparken üstelik, bir hayvansever şair gelip,ne kadar acımasızsın, bir hayvan öldürürken nasıl zevk alabiliyorsun derse, senin aç çocuklar için balık tuttuğunu görmeden ve -balık- demeden bir iki imgeyle işlenen dizelere hiç değinmeden senin duygunu irdelemesi ne kadar yerindedir? ya da derse balıkları öldürmek zorunda mısınız? Başka bir şey yapın. Gidin köfte ekmek alın (ya danalar), gidin kokoreç alın ( ya kuzular), kırın yumurtayı (ya civcivler)… ne denilirse denilsin duygu irdelemesi rahatsızlık verir. Oysa çok masum ve iyi bir şey için yapılan ama canın yandığı için onu balık kelimesi ile küçümsemeden daha büyük anlatmak şiir ile sohbeti birbirinden ayırır.
2. Burada da yalnızlığı, efkarı, sessiz küçük dosta karşı mahcup seslenişini görmeden vayyy, rakı içilmeden de balık yenir. İlla efkar dağıtmak rakı-balık sofrasında mı olur dese! Aslında o balığı nasıl da önemsediğini belirten sesini görmeden üstelik…
3. İşin gücün yok balık mı bakıyorsun? aman hiç uğraşamam… ya şiirde balığın ne işi var, babanın elini öpmek için balıklara mı ihtiyacın var? oysa yapılan hafif bir ironide asıl gerçek saklı. Biri daha duygunu eleştirdi, anlatım dilinden uzak.
4. Özgürlüğe imrendiğinde bile biliyorsun ki, hiçbir şey sonsuz değildir. Bunu anlatım dili, sesi, sorgusu çok basit burada öyle değil mi? Biri gelip de sen de ne ilginç adamsın, ne güzel ayağın yere basıyor, ne işin var uçsuz bucaksız sularda. Yarın öbürgün tavaya düşeceğine, tavadakini ye daha keyifli olur dese.
ve bu dördünde de farklı anlatımlarla, içinde 1) merhameti, yardımseverliği , 2) yalnızlığı ve hüznü 3) geçmişe dair özlemi, baba sevgisini 4) özgürlüğü, bilinmeyene merağı
anlatan dizelerde herkes gelip farklı algılarla duygunuzu eleştirse, alkışlasa şiire katkısı ne olur? sizin zaten nasıl ve neden yaptığınızı bildiğiniz bir şeyin görülmesinden mutlulukla bir keyif mi alırsınız? ve bu şiiriniz altında, çok güzel ya da sen ne duygusuzsun tarzı tezat görüşler sizin duygunuza nasıl zarar verebilir? kaleminize artısı ve eksisi ne olur…
ama; emeğini gören ben ve ben gibi şiir okurları, her dizenizi önemseyerek gelse ve size dese ki; kısa yazmışsınız ve düşündüren dizeler, ya da doğrudan şiirinizde şu hatalar var bunların doğrusu parantez içindekiler gibidir.
1) Olta ucunda özgürlüğünü çalmak benim kisi (benimkisi) mavinin en dingin halinde sessiz gidişine ağlarken martılar sokakta çocuklar aç seni ve çocukluğumu bölüşeceğim şehrin kıyısında biliyormusun… (biliyor musun)
2) iyiki seninle bölüşüyorum (iyi ki ) iki duble efkarımı sessiz bir duvar gibi dursanda (dursan da) öyle örüyorsunki (örüyorsun ki) keyfi, geceme
3) sizki rengarenk gezindikçe burada (siz ki) misketlerim geliyor aklıma her birinizi tek tek öpmek istiyorum babamın ellerini öper gibi
4) sınırsız dünyanın özgür canlıları mavinin her rengine karılmak sizinkisi belki bir dost masasında belki martı ağzında yada sonsuzluğu yutkunarak ölmek (ya da) nasıldır deyin bana
Hangi yorum şiiri geliştirmek için daha gerçektir? ya da ben yazdıklarınızı önemseyerek okuyup, onun daha doğru sunulmasını istedim diye sizin bunu kötü niyetli görme sebebiniz ne olabilir mesela? ya da başka okurların gelip *çirkeflik ile insanlar ne kadar duygusuz, bazıları gelip burda ahkam kesiyor, şiirin duygusu önemli nasıl yazıldığı kimseyi ilgilendirmez? size ne? nasıl yazarsa yazar gelip okumazsınız diye yandaş tutumla hangisi asıl zararı size ve dolayısıyla şiirinize vermiş olur?
Bence şiir üzerine yanlışlarımızdan gocunmamalıyız, hiçbirimiz mükemmel şairler değiliz belki ama herkesin kendi penceresinde birikimi ve tarzı var. Bir şiiri yazarken ne düşündüğünden ziyade nasıl önümüze getirildiğidir önemli olan. Ben duygunuza karışamam ki. Diyelim ki deprem oldu bir sürü kayıp var, biri geldi annesini kaybetti, bir başka yerde savaş çıktı, biri aç-sefil, biri yalnız, biri aşık, biri haksızlığa uğramış ve hepsi aynı gün şiir yazmış kendi duygularıyla ilgili. Bir okur kaç duyguya bölünüp onu eleştirebilir. Üzüldüm, o acıyı biliyorum, sabır diliyorum, bu kötü günler geçeçek tarzı yorumlar şiir eleştirisi değil, duygunuz ile ilgili ruhane yaklaşımdır. Bu nedenle kimsenin şiirde duygunuzu eleştirme hakkı yoktur.
Kaldı ki duygular değişkendir ama şiir kavramı, uslubu, kuralları ne kadar serbestliğe dayanırsa dayansın kendi içinde çizgiye sahiptir.
Dedim ya bu benim düşüncem… Kimsenin duygusu kimseyi ilgilendirmez demiyorum ama eleştirilmez sadece hissettiğini yazarsın o kadar. Bu da sadece insancıl bir yaklaşımdır. Şiiri eleştirenlerin de insan olduğu, duyguyu görüp buna değinmeden , doğrudan şiir konuştuğu için başkaları tarafından taşa tutulmak gibi bir suçu yoktur. Hele ki haklı çıkmak uğruna sen kimsin? senin mesleğin ne? engellemeler falan şiiri ne kadar ciddiye aldığınızın göstergesidir. Doğrular, yanlışlardan geçer. Yazdığımız herhangi bir mısranın, dizenin her seviyeden, kültürden, eğitimli-eğitimsiz, amatör ruhla, şiiri önemseyenlerin yorumları ya da yazan ile yakınlığı, gruplaşma çabası, görüşler ve inanışlarla ötekileştirme yorumları kişinin ya ego tatminini ya da kendi kalemini geliştirme çabası, kendi emeğine saygısıyla paraleldir.
Daha dün hatalarını yazdığım arkadaş, uyarımla hatalarını düzeltip, şiir için hoşuna gitmeyen şeylere değindiğim için beni engelledi ve sonradan o şiir,dün günün şiiri seçildi. Madem yazdığın doğru neden değiştiriyorsun? Madem yazdıklarımda haklıyım, neden engelliyorsun? Bir hatamı bana söylemeniz beni asla rahatsız etmez, dilimi beğenmeyebilirsiniz de ama ben ve benim gibi arkadaşlar şiir üzerinde durup sizlere bilgimiz dahilinde bir şeyleri söylüyorlarsa bunun karşılığı teşekkür gibi bir beklenti olmadığı gibi, engelleme de olmamalı. Oysa o engeli koymasa, başka bir okur aynı hatayı yaptığını ve onun yanlış olduğunu o yorumda öğrenebilirdi. Geçenlerde başkasında da oldu ve hep oldu, olacak.
Şu da var… şiir her zaman duyguyla yazılmaz. Şiirin duygu barındırmak gibi bir görevi yoktur. Şiire başlarken ve en kolay yazan duygu olduğu için daha çok şiirlerde bunu görmek, bunu aramakt normal ama bu bakıştan uzaklaşmak zaman gerektiriyor. Duygulu ya da duygusuz şiir eleştirisi - övmeyi, güzel kısımlarını mutlak ve mutlak yazmayı, önce şairi okşayıp sonra ters köşeye yatırmayı gerektirmez. Gördüğün yanlışı, doğrusu böyle diyerek, eksik aktarımı, bu şöyle olsa daha iyi olur diyerek yapmaktır şiiri önemsemek.
şiiri okumak başka bir şeydir, şiirin üstünden geçmek başka ;) her satıra, dizeye (yorum ya da paylaşılan) bakarım ama zaten bir zaman sonra sayfayı açtığınızda görüş %'niz otomatikman gelişiyor ama Metin'in şiiri için dediğime değindiysen, Metin eski üyelerdendir ve şiirlerini beğenirim. Bildiğim eski bir kalemdir. Okumadım yorumlarla birlikte, şiiri zaten daha önce okumuştum ama yorumlarla ilintileştirmek için bir tekrar yapmadım manasında söyledim, şiiri es geçtim manasında değil.
İteleme, çekme meselesine gelince... öyle olması gerekiyor, yoksa herkes her şeyin altında aklına geldikçe oradan buradan fikrini ileri geri söylesin. O zaman dağınıklıktan hiçbir şey netleşmez.
yorgunluğunuz yansımış bunu bile dinçlikle gizliyorsunuz teşekkür ederim.
ben birikimlerini ön plana çıkarırken kullandığı ifadelerle mesajlar veren iteceği noktalarda iten çekeceği noktalarda ise konunun merkezine çeken insanlara saygı duyarım .
şiiri okumadığınızı samimi olarak dile getirmişsiniz, bu yüzden konunun faydalı kısımlarını kendimce aldığımı bilmenizi isterim bu anlamda size
zaman ayırdığınız için teşekkür ederim Arzu Hanım.
Tolga, güzel duruyorsun şiir üzerinde, farklı olan doğru ya da yanlış her fikir başka bir duvara merdiven dayıyor... ne güzel.
Bir önceki yazışmamız şiirin duygusunu eleştirmek ile ilgiliydi ve devamında duygunun siyasi yönü diye başka bir açıyla geldin. Ben bu tanımlamayı kullanmam zira o politikleşmesidir bendeki adı.
Bir şiir eğer çok yönlendirme yapmışsa bence o şiir çok da imgesel olmaz. Yani bana (Bir şiiri okuduğunuzda dereler, tepeler, çimenlerden bahsedilse gözlerimizi kapattığımızda evet o dereleri o renklerin farklı tonlarda yeşilliğini,kuş seslerini canlandırabiliriz.) deseniz, emin olun ben o şiiri üstünden okuyup geçerim.
***Peki bu yönlendirmenin dışında şiir felsefe yapmamızı gerektiriyorsa yani hem düşünce hem duygu jimnastiği ile önce kaybolacağız ve sonuçta ruhumuzun tadıyla var olduğumuzu da hissedeceğiz.yani şair bunu okuyucunun hayal dünyasına bırakmışsa burada duygu üzerine değerlendirme yapmanın gerekliği ortaya çıkmaz mı ?
-Neden çıkmalı ? Bir şiiri okuduğunda ya hissedersin, ya görürsün. İkisi bir arada olduğunda hangi kısımda kalacağı okurun birikimiyle alakalıdır bırakacağı yorum ya da eleştiri, duygusuzluğu ile alakalı değildir. Duygusunu görmek bir şiirin malzemesini görmektir ama yorum yapılmak, eleştirilmek dugu üzerinde olamaz.
***mesela bakın ben bir aşk duygusuyla yazılmış şiirde aşk duygusunu eleştirmedim aşk duygusuna beni yönlendiremeyen betimlemelerin zayıf olduğunu dile getirdim, demişsin
- ama demedin ki aşkınız az göründü gözüme... şiirin kurgusu, dili şiiri güçlü kılar, duygunun yoğunluğu değil.
Metin Akdeniz şiiri altında polemik dolu bir gelişme oluşmuş... Olay şiirden başka bir noktada gidip gelmiş ama şiiri okumadım, sadece yorumları okudum zira bugün o kadar çok şiir okudum ki birkaç saat ara vermek istiyorum şiire.
ama *** belirli bir gerçek üzerinde yapaylık, samimiyetsizlik seziyorsak bunu teknik nedenleriyle üstü kapalı olarak şu sebeplerden dolayı şiirinizin somut gerçekleri üzerinde yetersizlik mevcut demek sizce acımasızlık olabilir ama bence değil.... ben bunu acımasızlıkla adlandırmam. Fakat bu yorumu yaparken soyut ve somut kavramı öne sürüp, şiir ile şairi ters köşeye yatıran 'samimiyetsiz' kısmın netliğini irdeleyebilirdiniz ama bu da duygu işi olmuyor.
Zekanın her çeşidi yazım dilini ve tekniğini, duygu ifadesini, okurdaki etkyi güçlü kılar.
***Bu yapıcılık değil midir ? - bir çoğuna göre tek harf hatasını söylemek bil, sanki şiirinin ırzına geçmişsin gibi tepkilerle çıkıyor karşımıza.
*** Umarım değerlendirmelerinizi okuyan her arkadaş ufakta (ufak da) olacak ;)
kısacası; şiirde duygu eksikliği değil, kurgu eksikliği olur.... hiç olmayan bir duyguyu da insan çok iyi bir kurguyla varmışcasına önüne getirir ve oku der. sen duyguya değindiğinde sana diyebilir, aslında ben bu duygularda değilim, sadece gözlemlediğimi empati ile yazdım. O zaman nasıl duyguyu eleştirebiliriz!
neyse, sanırım bu sayfa için vakit doldu, başka başlıklar altında şiir konuşabilmek umuduyla...
Öncelikle şunu net ifade etmek istiyorum ben duygunun siyasi yönünde değilim Şiirde duygunun geçişini zayıflatan nedenler vardır bunlar ekler, noktalamalar ve şiiri yazanın hayal dünyasının sığlığıdır, ekler ve noktalamalardaki mantıksal iyileşme şiiri derli toplu gösterebilir. amaç bu derli topluluğun içinde duygusal zekayı konuşturabilmektir. Bir şiiri okuduğunuzda dereler, tepeler, çimenlerden bahsedilse gözlerimizi kapattığımızda evet o dereleri o renklerin farklı tonlarda yeşilliğini kuş seslerini canlandırabiliriz. Bu bir yönlendirme midir ? evet yönlendirmedir Peki bu yönlendirmenin dışında şiir felsefe yapmamızı gerektiriyorsa yani hem düşünce hem duygu jimnastiği ile önce kaybolacağız ve sonuçta ruhumuzun tadıyla var olduğumuzu da hissedeceğiz.yani şair bunu okuyucunun hayal dünyasına bırakmışsa burada duygu üzerine değerlendirme yapmanın gerekliği ortaya çıkmaz mı ?
mesela bakın ben bir aşk duygusuyla yazılmış şiirde aşk duygusunu eleştirmedim aşk duygusuna beni yönlendiremeyen betimlemelerin zayıf olduğunu dile getirdim mesela ölüm acısını okuduğum Metin Akdeniz şiirinde polis ve devlet kavramlarına nefret olgusu yüzünden alamadım.Yani biz bir ölümün acısından çok sebepleri üzerine şiir yazıyorsak burada ‘’ölenle ölünmüyor’’ gibi bir algıyla şiiri okudum tabi ki burada şairin şiiriyle ters düştüğü algısı bende oluştu yani burada okuyucu olarak belirli bir gerçek üzerinde yapaylık, samimiyetsizlik seziyorsak bunu teknik nedenleriyle üstü kapalı olarak şu sebeplerden dolayı şiirinizin somut gerçekleri üzerinde yetersizlik mevcut demek sizce acımasızlık olabilir ama bence değil.
her şeyden önce şairin dili şiir yetisi mantıksal zeka üzerinde bir tarzla ilerliyor ben şunu ifade ediyorum bu mantıksal zekadaki üst düzey başarının mutlaka duygusal zekayla samimi olarak birleşmesi lazım bu şairi güçlü kılacaktır
Bu yapıcılık değil midir ?
Diğer konularda ise emin olun ki sizi çok iyi anladım ve almam gerekenleri aldım fazlasıyla Sizler gibi sağ duyulu insanlarla bir arada olmaktan büyük mutluluk duyuyorum Umarım değerlendirmelerinizi okuyan her arkadaş ufakta olsa bir şeyler öğrenmiştir sizden Gerçekten ne kadar çok öğrenmiş gibi hareket etsek de öğrenmeye aç olduğumuzu bir kez daha hissettim sayenizde
Çok teşekkür ederim tekrardan selam ve saygılarımla Arzu Hanım…
Zira altında şiir dahil, bir çok karşı fikiri okuyor ve hemen hemen hepsinde haklılık payı görüyorum. Yalnız eleştirinin -şairi hırpalamak- olmadığının altını çizmekte fayda var. Elbet çok sesli, farklı inanç ve hayat şartları olan, farklı kültür alıp, farklı meslekler icra eden, farklı kaynaklardan beslenen kişileriz. Burası ne doktorlar sitesi, ne öğretmenler, ne imamlar, ne şöförler sitesi. Burası büyük çoğunluğunun şiirle oyalandığı, şiiri hayat biçimi gören, şiire sığınan, şiirle kavgasını veren, şiirle yakaran, şiirle yansıtan, şiirle kimlik bulmaya ya da göründüğü gibi olmayan ruh halini şiire yansıtan üyelerden ibaret. Burası ali kıran baş kesen yeri değil, burası bir ring değil, burası darağacı değil...
Eğer şiiri önemsiyorsak, şiir altında yapılan her eleştiride karşı tarafa ne düşündürttüğümüze, ne gösterdiğimize de bakabilmeliyiz. Onların bahsettiği, ele aldığı şekilde yazmasak bile, şiire ikinci bir gözle bakmak önce kendimize bir pencere aralar.
Şiirin tekniği, imlası, özensizce paylaşımları için yapılan yorumlar(ımız) şiiri bir kalıba sokmak, şairiyle ilgili kişisel polemiklere çekmek için olamaz, olmamalı da. Bu şekilde yorumların savunmaları da ne ben şuyum, buyum şeklinde olmalı, ne de vayy sen kimsin de bana ne yapmam gerektiğini söylüyorsun ya da ben şair değilim sadece duygularımı yazıyorum diye gibi kısır döngü tepkilerle kalıyor.
Şiir eleştirileri hiçbir duyguyu barındırmaz. Ne şairle eleştirenin dostluğu, ne de herhangi başka bir eleştiren ile husumeti. Şiirin duygu işi olduğu ilk başlayanlar için en çok özümsenen tanımla. Oysa zamanla şiir duygudan çıkıp, bir şeyleri görmeye,kurguya, empatiye, doğaçlamaya, yansıtmaya yöneliyor. Bu tamamen kişinin şiirin neresinde durmak istediği ile doğru orantıda. Hiçbirimiz anne karnından kalemle çıkmıyoruz. Ben bile eski şiirlerime baktığımda kendimle dalga geçiyorum. Şu yıllarımda bile iyi şiir yazdığımı asla söyleyemem ama iyi bir okur olduğumu söyleyebilirim. Duygu demiştim...ısrarla aynı duyguyu. kendi kalemini hiç geliştirmeye çalışmadan süreklilikle günlük tutar gibi, halk arası konuşma uslubuyla yazanlar neden yazdıklarını şiir olarak paylaşır ve sonra da bu şiir değil tamamen duygularımdır der altında anlamam ve bu savunmayı kabullenmem mümkün değil. Buraya her şiir koyan öncelikle şiir yazdığını kabullenerek koyuyor. Savunması ile yaptığının tezatında duruyorsa insan ya kendine dürüst değil ya da karşısındakinin birikimin hiçe sayıyor. Bu tip paylaşımcılar sadece kendi egolarını tatmin için, ağlama duvarı gibi, kendi kendine konuşur gibi yazıp ve bunun şiir olmadığını söyleyeceklerse o zaman niye paylaşımda bulunurlar !
Yazı ve şiirlerde uslup (tarz) kalemin gelişimine paralel ilerler. Kimi esinlenerek gidip zamanla kendi tarzını bulur, kimi iyi besler kendini okur olarak sonra tarzını belirler yazar. Her ikisine de saygım var. Havin'in dediği edebiyat öğretmenleri bile dilbilgisi ve imlaya artık önem vermiyor açıklamasına katılmıyorum. Matematikçi ne kadar işlem kurallarının işaretlerini önemserse, yazan ve okuyan da bazı kuralların kullanılmasıyla yazılanı doğru okur. Şöyle örneklersek :
memlekette memlekette de elimde elim de kalbimde kalbim de bende ben de kapıda kapıda da vb. kullanımlar eğer kuralsız yazılırsa bir okur onu yanlış görür, hatta anlam veremezse bu ne okuyanın cahilliği, ne de yazanın onca savunmayla duruşunu gerektirir. Çünkü bu yanlış yazım okurun yanlış algısı değil, yazanın yanlış yönlendirmesidir. ( bu açıklamayı genel olarak yapıyorum sevgili Pınar yanlış anlama)
Noktalama işaretleri kullanıp kullanmamak belirlenen tarzla ilgili ama kimse de soru cümlesinin yanına gelip tırnak işareti koymaz, fakat soru ekini ayrı yazarsa vurguyla bunu okuyan alır zaten.
Küçük harf kullanımı, noktalama işareti kullanımı tercih meselesi artık. İkinci yeni ile gelen bu serbest tarz kabul görür, görmez bu kişiseldir. Bunun tartışmaya açık olması da tartışılır. Ben de çoğu zaman şiirlerimde küçük harfi tercih ediyorum, zira büyük harf kalabalık ve karmaşık gösteriyor en yalın cümleyi bile… ama biliyorum ki sadece gösteriyor.
Bir şiiri iyi okuyabilmek, tartışabilmek, eleştirmek ya da yazabilmek mesleğimizin de bu konu ile ilgili olmasını gerektirmiyor. Eğer öyle olsa eski şarkıların güfte yazarları hep Dr. falanca filanca diye olmazdı. Kaldı ki bazı meslekler yoruculuğu ile insanlara nefes aldıracak başka uğraşlara sevk eder. Kimi resim yapar, kimi şarkı söyler, kimi fotoğraf çeker, kimi şiir yazar. Eğer, içimizden yazdıkları için para kazanan, bunu tamamen geçim kaynağı gören varsa ki öyle olduğunu hiç zannetmiyorum ! o zaman dışarıda neden şairler, yazarlar hiçbir şey sahibi olamıyor. Kendimizi büyük görmenin, ben şuyum buyum demenin, şiirlerim ödül aldı demenin, şiirlerin altına üstüne, kartvizitlere "eğitimci, şair, fotoğrafçı, ressam, araştırmacı gazeteci-yazar" yazılması kimseyi "bunlar' kılmaz. Şiir yazmak için de açıkçası bu kadar -bir şeyler- olmak gerekmediği gibi, eleştirmek (!) için de edebiyat&türkçe öğretmeni olmayı gerektirmiyor. Ben de sayısal okuyup, finanstan emekli olan biriyim ama şiir adına yazılan her dizeyi önemserim. Çünkü şiiri önemsiyorum ve bence şiir yazan herkes de kendi emeğinin boşa çıkmaması için önemsemeli diye düşünüyorum.
Gelelim günün şiirine…
Pınar başta olmak üzere, Havin, Kalimera, Haylazca hatta ve hatta Sn.Binboğa haklı açıklamalar, haklı tespitlerle buradalar. Bunu başta da belirtmiştim ama herkesin ne kadar haklı olduğu göreceli ve bunu kimse dayatarak laf ebeliğine dönüştürmemeli.,
Pınar'ın imge yaklaşımına katılmadığımı belirtmek isterim. İmge ve imge çağrışımı kullanımları bir üst dil ürünüdür. Aslında şiir de üst dildir. Bir Cahit Külebi'yi, Orhan Veli'yi günümüze taşıyan imge kullanımlarıdır. Sıradan olan şeylerdir aslında zaman içinde yok olan. Fakat; bazan öyle bir dize sıralarsın ki konuşma dili bile olsa şiiriin canevi olur. Bu da kıvrak bir zekayı gerektirir. Bu yazılanda da zekanın yansımasını görüyoruz ama bir gerçek var ki şiir ile düz yazı arasında gidip gelen bir anlatım. Şiirin ses uyumundaki oyununu, düz yazının tasvirini güzel sergiliyor. Zaten o nedenle yorumlara hak veriyorum. O elmayı ve kalemi orada başta algılayamasam da bir düz yazının şiire kayıp ve ara ara tekrar düz yazı haline gelmesi bir yazma biçimidir. Elbet de düz yazı bölümünde olsa bence daha daha uzun bir yazı-şiir düeti olarak ilerleyebilirdi. Bu kötü mü? Hayır. Şiir mi ? Kısmen. Pınar, bu benim şiir anlayışım ve tarzım diyorsa buna hiçbirimizin itirazı olamaz ama itiraz etmemek, evet! bu şiir, dedirtmek değildir karşı fikire. Sadece benim tarzım bu der yazan, diğeri de benim şiir algım bu der. Bunun tartışması kişiselleştirilmeden fikir paylaşım sürecinde ilerlerse, Sn.Binboğa'nın hırpalama tabiri asla ve asla burada yerini alamaz, almamalıdır da.
Gerçek manada şiir okuru, eleştirilerinde sadece şiire yönelen arkadaşlarımızın amacı zannetmiyorum ki art niyet taşısın. Ne şiir kötülemek, ne şaire sataşmak değildir eleştirilerin amacı. Geçenlerde (engel koyan) bir arkadaş eleştiri önce güzeli, doğruyu göstermektedir gibi bir şeyler yazmıştı. Sonra da benin ödüllü şiirlerim var diye kimlik ispatına girdi. Daha sonra da site üyelerinden 80 yaşına merdiven dayamış bir profesyonel şairin şiire yapılan eleştiri için " gün şiire salça olmak günü değildir" diyerek yandaş bir tavrı kendi şiirine daha uygun buldu. Biz neyi karıştırıyoruz bu noktada?
- Eleştiri güzel ve hatalı tarafların değerlendirmesi açıklaması ile tanımlansa da, sözlükteki eş anlamı tenkittir. Oysa tenkit güzel ya da doğruyu öne çıkartmak değildir. Eleştiri şurası kötü, burası yanlış demek de değildir. Onu örneklersin, olması gerekeni nedenleriyle yazarsın. Bu aslında yazan kişi için daha faydalıdır. Fakat başkaları da gelir o yazdığının altına işte böyle duygusuzlar da var, böyle insanlar da var diyerek bir anda seni başka bir mahluk durumuna düşürürler. Şiirler altında vaazlar vermek, beş vakit ibadetini burada yaşamakla ilgili , dualar, ayetlerle şiir sayfası dolduranlara sadece şiir paylaşsanız dediğinizde de iblis olarak, dinsiz, kemalist olarak, hatta merhametleriyle bir de ezme çabalarında yaklaşımlar görüyorsunuz. Kimse tasavvuf şiirine karşı değil sadece her şey kendi yerinde güzel ve kalkıp bu eleştirilerle seni kötü gösterenler, aslında kendi içinde bulundukları durumun farkında değillerdir.
Şiir, uslubu, imlası, sesi, kurgusu vb.her şeyiyle eleştirilebilir. Eleştirilmeyen tek şey duygudur. Duygu hiçbir şekilde eleştirilemez. Bu kimsenin haddi değildir, lakin, duyguya değinmeden doğrudan şiiri eleştiren kişiler de ne duygusuzdur, ne ukaladır. Bu tip çirkefçe yandaş tutumlar kimseye bir şey katmaz, sadece özel mesaj bölümünde insanların fikirleri konuşmakla değil insanları çekiştirmekle küçük düşüncelerinin dünyasında ileri geri konuşarak kendilerine sağladıkları ego tatmini ya da haklılığını ispatlamak için verdikleri uğraştan ibarettir.
Pınar'ın yazdıklarında bana yansıması gerçekliği oldu… hem de günümüzdeki gerçekliği. İçimden geçenleri de baktım Metin Akdeniz dile getirmiş ben de sadece aynı fikirde olduğumu dile getirdim. Duygu olmak zorunda mı? hayır. Şairin görevidir dönemine ayna tutmak ve yansıma da şiir ve düz yazı bölümleriyle burada gördüğümdür.
Fakat hiçbirimizin "şiiri nerede yazıp yayınladığım kimsenin alanına girmez" bunu deme lüksü yoktur. Zira kimse kimsenin özel sitesine gidip bakmıyor, genele açık bir yerde varsa, benim ya da bir başkalarının 'şiir okuma' okuma alanına giriyorsa genel anlamda söylüyorum bunu, o zaman sadece şiir paylaşmalıyız. Altına bir iki satır not düşmek elbette normal ama şiirden çok isimler, hikyeler, ders vermeler, duaya davet etmeler falan olunca şiir sadece araç gibi kalıyor. Tarzım olsun olmasın her şiiri açarım (yazanın ismine bakmadan !, açtığınız herhangi bir şiirin altındaki önceki ve sonraki butonlar tarafsız, yandaşsız, gruplaştırmadan şiir okumaya sevkediyor aslında) ama açtığım sayfada şiiri de, eleştiri de ararım ki faydalanayım. Rahmetli Hulki Aktunç hocamın bir lafı vardı bana 'şiir okuyucuya başka şiirler doğurtuyorsa o zaman şiirdir, zengindir.' demişti. Burada bunu yakalamak son zamanlarda ne kadar gerçek tartışılır ama hep bir umut işte. Zaten bir şiirin altına gelip eleştiri yapıyorsak emin olunsun ki kalemi beğendiğimiz için oradayızdır. Yoksa günde kaç bin şiir ekleniyor her birine gidip şu şöyle olacak bu böyle olacak denmiyor. Bir de bu açıdan eleştirilerin art niyetli olmadığının farkındalığı gerekir.
Sayfada okuduklarım arasında kim yazmıştı hatırlamıyorum şiir eleştirilerinin silinmesi konusu. Bu son derece hatalı kullanımdır, etkili yorum butonu da öyle. Şakşakçı yorumları etkili yorum seçenlere hayretle bakıyorum. Ya da o kadar şiiri ve şiir yazanı besleyecek yorumları şahsına yapılmış saldırı gibi görüp engelleyenlere de anlam veremiyorum. Herkes neyi görmek isterse öyle görür eyvallah da, ya ben o senin gördüğünün çok çok ötesinde senin verdiğin emeğe saygımla, onu önemseyerek orada eleştiri yapıyorsam bu etik bir tutum mu olur? Engelleme olayı şiirin demokrat yaşamı değil, kalemin diktatör tavrı ile ilgilidir. O nedenle yönetimin etkili yorum ve bu işine gelmeyen yorumu engelleme şekline bir kıstas getirmesi gerekmektedir.
Uzun yazdığımın, yazdıklarımın yarısının Pınar ile ilgili değil, şiir duruşumuz ve eleştiri ile ilgili genel fikir paylaşımı olduğunu biliyorum. Belki siler, belki bırakır, o da sayfa sahibinin site tarafından verilen demokratik hakkı! Ama ben burada bir emek, karşı fiikirler gördüm ve bir emek bıraktım. Algı kişiseldir. Kimi faydalanır, kimi katılır, kimi tenkit eder.
Ben her durumda da teşekkür ediyorum böyle tartışmaları okuduğum için. Yazdıklarınla ilgili zaten düşüncemi Metin'in yorumunda belirttim. Şiir mi nesir mi tartışmasında evet bu senin tarzındır, saygı duyarım. Zira ben de düz yazı arası şiir dizeleri serpiştirerek yazıyorum ama onu nerede paylaşacağım hangisinin fazla ön plana çıkmasına bağlı.
Okuma zahmeti gösterenlere teşekkürler… Bunları alınganlık yaparak okumamanı, sadece yazdığına yönelik olmadığını tekrar vurgulamak isterim. Çünkü şiirden öte söz yok.
Sevgi ve hoşgörüyle.
Arzu Altınçiçek tarafından 8/3/2013 11:11:45 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bugün pazar ve 7 saat aramızdaki fark bir gecikmişlik olmasa gerek ;)
Ne güzel şiir üzerine konuşabilmek…
Sevgili Tolga; Katılmadığın bölümü uzun uzadıya konuşmak isterdim elbet. Sadece, kendimce kısaca değineceğim. Bu yazdıklarım konusunda düşüncelerinin ısrarlılığı biraz sekteye uğrarsa, başka bir yerlerden daha şiir bakmaya zaten kendin karar verirsin. Hayır, yazdıklarınızı okudum ama yine de dediğimden eminim dersen, sadece saygı duyarım.
Şiir bir duygu işidir denir hep… oysa şiire başlamak bir duygu işidir. Sonrası işçiliktir. Bir duygu nasıl eleştirilebilir ! Bir aşk şiiri yazıyorsa kişi ve bunu kötü yazıyorsa üstelik kötü şiir mi dersin? yoksa böyle aşk olur mu dersin ? Biri çok kemalist yazarken, diğeri kürt, alevi vs. yazsa ve hatta hepsi çok güzel yazsa, sadece görüşler ters diye sen nasıl kürtleri böyle kayırırsın diyebilir misin? Ya da zıt kutuplarda bu insanlar şiirlerine yorum yaparken beğendiklerini ifade etseler ve sen sadece onlardan herhangi biri ile aynı zihniyette olsan… kalkıp diyebilir misin? - ya bunu nasıl yazdın, sen vatanını sevmiyor musun? ya da o kadar bizi yok etmeye çalıştılar sen nasıl o şiiri beğenebilirsin… bunları ölçüt görebilir miyiz?
Bir örnekleme yapalım. Kelimemiz -balık- olsun ama bu kelimeyi hiç kullanmadan dört ayrı duygu ifadesinde bulunsak:
1) Olta ucunda özgürlüğünü çalmak benim kisi mavinin en dingin halinde sessiz gidişine ağlarken martılar sokakta çocuklar aç seni ve çocukluğumu bölüşeceğim şehrin kıyısında biliyormusun…
2) iyiki seninle bölüşüyorum iki duble efkarımı sessiz bir duvar gibi dursanda öyle örüyorsunki keyfi, geceme
3) sizki rengarenk gezindikçe burada misketlerim geliyor aklıma her birinizi tek tek öpmek istiyorum babamın ellerini öper gibi
4) sınırsız dünyanın özgür canlıları mavinin her rengine karılmak sizinkisi belki bir dost masasında belki martı ağzında yada sonsuzluğu yutkunarak ölmek nasıldır deyin bana
şimdi bunlar benim önüme başkası tarafından yazılarak gelse balıklar geçer aklımdan, çünkü dizelerde anlatılmak istenilenin ne olduğunu okuyorum ! akıcılığına, sesine, imge gücünü irdeleyerek şiiri değerlendirebilirim ve mevcut hataları da öne çıkarırım.
ama !
eğer ben kullanılan üst dili görmeden şiire verilen -balık- ismiyle bunları okuyup duyguyu irdelersem, nasıl bir yanılgıya düşerim? Sadece herhangi bir kişi olarak ve en basit dil ile:
1. Burada keyif aldığın bir şeyi, çok da geçerli bir sebep için yaparken üstelik, bir hayvansever şair gelip,ne kadar acımasızsın, bir hayvan öldürürken nasıl zevk alabiliyorsun derse, senin aç çocuklar için balık tuttuğunu görmeden ve -balık- demeden bir iki imgeyle işlenen dizelere hiç değinmeden senin duygunu irdelemesi ne kadar yerindedir? ya da derse balıkları öldürmek zorunda mısınız? Başka bir şey yapın. Gidin köfte ekmek alın (ya danalar), gidin kokoreç alın ( ya kuzular), kırın yumurtayı (ya civcivler)… ne denilirse denilsin duygu irdelemesi rahatsızlık verir. Oysa çok masum ve iyi bir şey için yapılan ama canın yandığı için onu balık kelimesi ile küçümsemeden daha büyük anlatmak şiir ile sohbeti birbirinden ayırır.
2. Burada da yalnızlığı, efkarı, sessiz küçük dosta karşı mahcup seslenişini görmeden vayyy, rakı içilmeden de balık yenir. İlla efkar dağıtmak rakı-balık sofrasında mı olur dese! Aslında o balığı nasıl da önemsediğini belirten sesini görmeden üstelik…
3. İşin gücün yok balık mı bakıyorsun? aman hiç uğraşamam… ya şiirde balığın ne işi var, babanın elini öpmek için balıklara mı ihtiyacın var? oysa yapılan hafif bir ironide asıl gerçek saklı. Biri daha duygunu eleştirdi, anlatım dilinden uzak.
4. Özgürlüğe imrendiğinde bile biliyorsun ki, hiçbir şey sonsuz değildir. Bunu anlatım dili, sesi, sorgusu çok basit burada öyle değil mi? Biri gelip de sen de ne ilginç adamsın, ne güzel ayağın yere basıyor, ne işin var uçsuz bucaksız sularda. Yarın öbürgün tavaya düşeceğine, tavadakini ye daha keyifli olur dese.
ve bu dördünde de farklı anlatımlarla, içinde 1) merhameti, yardımseverliği , 2) yalnızlığı ve hüznü 3) geçmişe dair özlemi, baba sevgisini 4) özgürlüğü, bilinmeyene merağı
anlatan dizelerde herkes gelip farklı algılarla duygunuzu eleştirse, alkışlasa şiire katkısı ne olur? sizin zaten nasıl ve neden yaptığınızı bildiğiniz bir şeyin görülmesinden mutlulukla bir keyif mi alırsınız? ve bu şiiriniz altında, çok güzel ya da sen ne duygusuzsun tarzı tezat görüşler sizin duygunuza nasıl zarar verebilir? kaleminize artısı ve eksisi ne olur…
ama; emeğini gören ben ve ben gibi şiir okurları, her dizenizi önemseyerek gelse ve size dese ki; kısa yazmışsınız ve düşündüren dizeler, ya da doğrudan şiirinizde şu hatalar var bunların doğrusu parantez içindekiler gibidir.
1) Olta ucunda özgürlüğünü çalmak benim kisi (benimkisi) mavinin en dingin halinde sessiz gidişine ağlarken martılar sokakta çocuklar aç seni ve çocukluğumu bölüşeceğim şehrin kıyısında biliyormusun… (biliyor musun)
2) iyiki seninle bölüşüyorum (iyi ki ) iki duble efkarımı sessiz bir duvar gibi dursanda (dursan da) öyle örüyorsunki (örüyorsun ki) keyfi, geceme
3) sizki rengarenk gezindikçe burada (siz ki) misketlerim geliyor aklıma her birinizi tek tek öpmek istiyorum babamın ellerini öper gibi
4) sınırsız dünyanın özgür canlıları mavinin her rengine karılmak sizinkisi belki bir dost masasında belki martı ağzında yada sonsuzluğu yutkunarak ölmek (ya da) nasıldır deyin bana
Hangi yorum şiiri geliştirmek için daha gerçektir? ya da ben yazdıklarınızı önemseyerek okuyup, onun daha doğru sunulmasını istedim diye sizin bunu kötü niyetli görme sebebiniz ne olabilir mesela? ya da başka okurların gelip *çirkeflik ile insanlar ne kadar duygusuz, bazıları gelip burda ahkam kesiyor, şiirin duygusu önemli nasıl yazıldığı kimseyi ilgilendirmez? size ne? nasıl yazarsa yazar gelip okumazsınız diye yandaş tutumla hangisi asıl zararı size ve dolayısıyla şiirinize vermiş olur?
Bence şiir üzerine yanlışlarımızdan gocunmamalıyız, hiçbirimiz mükemmel şairler değiliz belki ama herkesin kendi penceresinde birikimi ve tarzı var. Bir şiiri yazarken ne düşündüğünden ziyade nasıl önümüze getirildiğidir önemli olan. Ben duygunuza karışamam ki. Diyelim ki deprem oldu bir sürü kayıp var, biri geldi annesini kaybetti, bir başka yerde savaş çıktı, biri aç-sefil, biri yalnız, biri aşık, biri haksızlığa uğramış ve hepsi aynı gün şiir yazmış kendi duygularıyla ilgili. Bir okur kaç duyguya bölünüp onu eleştirebilir. Üzüldüm, o acıyı biliyorum, sabır diliyorum, bu kötü günler geçeçek tarzı yorumlar şiir eleştirisi değil, duygunuz ile ilgili ruhane yaklaşımdır. Bu nedenle kimsenin şiirde duygunuzu eleştirme hakkı yoktur.
Kaldı ki duygular değişkendir ama şiir kavramı, uslubu, kuralları ne kadar serbestliğe dayanırsa dayansın kendi içinde çizgiye sahiptir.
Dedim ya bu benim düşüncem… Kimsenin duygusu kimseyi ilgilendirmez demiyorum ama eleştirilmez sadece hissettiğini yazarsın o kadar. Bu da sadece insancıl bir yaklaşımdır. Şiiri eleştirenlerin de insan olduğu, duyguyu görüp buna değinmeden , doğrudan şiir konuştuğu için başkaları tarafından taşa tutulmak gibi bir suçu yoktur. Hele ki haklı çıkmak uğruna sen kimsin? senin mesleğin ne? engellemeler falan şiiri ne kadar ciddiye aldığınızın göstergesidir. Doğrular, yanlışlardan geçer. Yazdığımız herhangi bir mısranın, dizenin her seviyeden, kültürden, eğitimli-eğitimsiz, amatör ruhla, şiiri önemseyenlerin yorumları ya da yazan ile yakınlığı, gruplaşma çabası, görüşler ve inanışlarla ötekileştirme yorumları kişinin ya ego tatminini ya da kendi kalemini geliştirme çabası, kendi emeğine saygısıyla paraleldir.
Daha dün hatalarını yazdığım arkadaş, uyarımla hatalarını düzeltip, şiir için hoşuna gitmeyen şeylere değindiğim için beni engelledi ve o sonradan şiir,dün günün şiiri seçildi. Madem yazdığın doğru neden değiştiriyorsun? Madem yazdıklarımda haklıyım, neden engelliyorsun? Benim bir hatamı bana söylemeniz beni asla rahatsız etmez, dilimi beğenmeyebilirsiniz de ama ben ve benim gibi arkadaşlar şiir üzerinde durup sizlere bir şeyleri söylüyorlarsa bunun karşılığı teşekkür gibi bir beklenti olmadığı gibi, engelleme de olmamalı. Oysa o engeli koymasa, başka bir okur aynı hatayı yaptığını ve onun yanlış olduğunu o yorumda öğrenebilirdi. Geçenlerde başkasında da oldu ve hep oldu, olacak.
Şu da var… şiir her zaman duyguyla yazılmaz. Şiirin duygu barındırmak gibi bir görevi yoktur. Şiire başlarken ve en kolay yazan duygu olduğu için daha çok şiirlerde bunu görmek, bunu aramakt normal ama bu bakıştan uzaklaşmak zaman gerektiriyor. Duygulu ya da duygusuz şiir eleştirisi - övmeyi, güzel kısımlarını mutlak ve mutlak yazmayı, önce şairi okşayıp sonra ters köşeye yatırmayı gerektirmez. Gördüğün yanlışı, doğrusu böyle diyerek, eksik aktarımı, bu şöyle olsa daha iyi olur diyerek yapmaktır şiiri önemsemek.
ne alakası var hepiniz aynısınız diyorsun diyerek yorumlar gelecek o yüzden konuyu uzatmıyorum tamamen benim hatam isminizi serpiştiremediğim için tekrar özür dilerim sizden ... :)
Ben çirkeflik denen kelimeyi nerede kullandım önce onu anlayamadım anlatırsanız memnun olacağım... Kimse kimsenin şiirine karışamaz demiyorum ki elbette eleştiri alacak diyorum sadece benim şiir tarzım konusunda bu böyle olmaz bu şiir değil bu hikaye vs denmesine tepki gösteriyorum. başka bir durum söz konusu değildir.
Öncelikle merhaba pınar hanım genç yazarlara verdiğiniz destek adına sizi kutlayarak başlamak istiyorum
değerlendirmenizin tümünü gözden geçirdim evet genel olarak yazarların birbirlerine yaklaşımları, davranış bozuklukları üzerine olurlar ya da olmazları dile getirmişsiniz. Benim katılma noktam tüm bunların dışında değerlendirmenizin bir bölümüne katılmadığımı belirtmektir.
katılmadığım bölüm ise ; ''Şiir, uslubu, imlası, sesi, kurgusu vb.her şeyiyle eleştirilebilir. Eleştirilmeyen tek şey duygudur. Duygu hiçbir şekilde eleştirilemez. Bu kimsenin haddi değildir, lakin, duyguya değinmeden doğrudan şiiri eleştiren kişiler de ne duygusuzdur, ne ukaladır. Bu tip çirkefçe yandaş tutumlar kimseye bir şey katmaz, sadece özel mesaj bölümünde insanların fikirleri konuşmakla değil insanları çekiştirmekle küçük düşüncelerinin dünyasında ileri geri konuşarak kendilerine sağladıkları ego tatmini ya da haklılığını ispatlamak için verdikleri uğraştan ibarettir. ''
benim zaten site geneliyle ters düştüğüm nokta kendimce savunduğum tez bu değerlendirmenin tam olarak zıt görüşü dile getiriyor olmamdır. Şiir ve tüm sanatlar geçmişten günümüze kadar olan süreçte oluşma noktaları sadece saf duygulardır. duyguyu eleştirmekte tarafsız olunduğu sürece yapıcılığa yönlendirdiği sürece yapılabilir.
duygu nedir ? duygu şiire imgelerle soyut ve soyut biçimde ne şekilde yansır bu konulara girmeyeceğim. soyut kavramı ve somut kavramının tek bir şiire yerleştirdiğimizde konusu ölüm ve acıysa bu somutluğun soyut imgelerle somutu yakalama uğraşındaysak hem duygu olarak hem yaratıcılık olarak bir denge kurmak zorundayız. bunu başaramadığımız zaman o şiirde yaratmak istediğimiz okuyucuya duygu geçişini zayıflatmış oluruz. işte bunun eleştirilmesi bence gereklidir . şairlerin yaşamı ve yaşama olgusuna bakış açılarını duyguları yok sayarak ya da birçok şiir örneğiyle de duygu kavramına dokunmayarak şiiri eleştirmek , bence gerçek anlamda şiiri eleştirmemektir. Bir yazar adayının noktalamaları şiirinin kelime yapısını varsa kafiye örgüsünü eleştirerek o yazarı şiir sanatında bir yere kadar taşıyabilirsiniz. Aslında burada genel bir bozukluk vardır sistem aileyi öğretim öğretmenleri ise eğitimci olarak ayırmıştır okullarda çocuklara verilen edebiyat derslerinde şiirin duygusundan çok şiirin matematiği anlatılmaktadır bu o çocuklara şunu söylemektir bir yerde, sen duyguguyu dışarıda kazanacaksın, duyguyu ailenle ya da yaşamında ki zaman dilimleriyle terbiye edeceksin, bence duygu eğitimi şiir içinde yazar adaylarına verilmeli ve duygu geçişlerinde kelimelerin yeri soyut ve somut gibi kavramlarda duygunun ne ölçüde olması gerekliliği anlatılmalı . ve tabiki de duygu ölçütü gerçeğe yakınlığıyla ya da soyut cümle yapılarındaki zayıflığıyla da eleştirilmeli .
... ayrıca genel değerlendirmenizde kullandığınız çirkeflik kelimesini, duygu olgusunu Metin Akdeniz şiirinde eleştiren biri olarak bana katılmadığınız düşüncesinde değerlendiriyorum. Umarım bu anlamda karşılıklı anlayışla herkesin konusunda ne kadar taraf ya da tarafsız olduğunu bir nebzede olsa bakış açılarımıza katkılarımızla dile getirmiş oluruz size genel olarak katıldığımı belirtererek tekrar teşekkür ederim .
Sayfam da bunları düşünen ve dile getiren insanları görmek beni çok mutlu etti ve şuan kalbimden geçenleri dökemiyorum bile... o kadar net ve o kadar naif yazmışsınız ki Arzu umuyorum bundan herkes birşeyler bulur kendine göre ve giyer.
Burada eleştiri almak ve alabilmek gerçekten önemli bir konu.insanların ne düşündüğünü tabi önemsiyorum. ki zamanında bir sürü eleştiri aldım günlerce odaya girip gözlem inceleme yaptım. insanların ne istediğini anlayabilmek için uğraştım fakat benim şuan yapmak istediğim şeydir üstteki dizeler beni doyurandır. içinde kusurlar hatalar elbette barındırır barındıracak daha da. bana kusurlarımla gelinsin isterim yaptığım şey i birşeye dönüştürmek çabası ile gelinmemeli haddimi aştığım tek nokta budur. yolunu çizmiş bir insana sil bu yanlış baştan çizeceksin deme hakkına sahip DEĞİLİM, kimse sahip DEĞİLDİR. tüm sıçramam bu yüzdendir.
sizler ve birçok kişi tarafından anlaşıldığımı biliyorum. bu beni ölümsüz kılacak. gerisi açık bir dille kaygan zemindir. görmeyene görmek için diretmek bir şaiirin işidir fakat edebi bir dille...
yorumunuz kalbimdedir. verdiğiniz emek için minnettarım. zihninizi çok sevdim. parlıyor sayfamda ışıl ışıl...
Bir teşekkür de benden olsun. Her noktasına katıldığımı belirteyim. Sevgili Arzu müthiş bir emek bu. Ara sıra gelip okumak istiyorum. Faydalandığımı belirteyim. Çok çokk teşekkürler, sevgiler...
Sadece Binboğa'nın "Pınar'ı meşhur olmadan hırpalayalım:))" esprisini ciddiye almanız dışında hepsinin altına imzamı atıyorum.Bugünden sonra Arzu Hanım bambaşka biridir benim için."Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz." Bu güzel yoruma şapka çıkartıyor, saygılarımı sunuyorum efendim,harikaydı:))
Oldukça yararlı bir yorum olmuş Sevgili Arzu... Keşke bu yazıyı (yazı diyorum çünkü tam bir forum konusu gibi oldukça önemli bir hususta burada yazan herkesi ilgilendiren bir değerlendirme) herkes okusa ve ben dahil yazan ve eleştiren herkesin alması gereken şeyler olduğunu düşünüyorum...
Çok yapıcı bu düşünceler için teşekkür etmek istiyorum Arzu Hanıma...
Sessizliğin yüksek saygınlığının ayaklarının altından sandalyesinin çekilmesi gerektiği bu dönemde özlerinin karasını bulmak için düşünce denizinde çırpınmak en onurlu yüzme şeklidir.
masumiyet kanadından vurulmasın diye çocuklar mahzenlerde her dem bir elma saklamalı koca koca adamlar ve kadınlar
şiirin yüzü suyu hürmetine dualar için önü açılan bu nehir kalp ummanına dökülsün ilkin sonra nasılsa yağmurundan cömertçe nasipleniriz.
Son kaçıştan önceydi sanırım, çalışmalarınızı virgülüne değin incelediğim vakitler. Yıl oldu. İlk kanı, nesir için hakikaten okunası satırlara imza atıyor olmanızdı ki hâlâ da öyle düşünüyorum. Fakat buna yazı sayfasında değinmek isterdim. Şiir dilediğimiz yerde değil. Burada şiir çok sus bir şekle bürünmüş. Kalemin zengin sözcük haznesiyle vâkar bir üslûp sergilediğini görmezden gelmek olanaksız elbet. Bunu şiir çalışmalarınız için söylemek güç mâlesef.
Manzum hikâye dediğimiz türe dâir dikkat çeken herhangi bir unsur yok. Kalan yetinilesi mevzuu nesir hâli ile şiir sayfasında sunmayışınızdır. Öylesi hâllere tanık olurken teşekkürün farzına binâen not düşmek gerekirdi.
Ve şiir için.. Güzel vecizeler var hatrımızda tuttuğumuz lâkin gerek yok. Bu denli emek dolu çalışmaların zaman yardımıyla ve muhakkak istikrarlı olmak sûretiyle müspet neticeler doğuracağı mutlaktır.
Unutmadan.. Yoruma yazılacak olan diğer yanıtları okumayacağımı belirtmeliyim. Tartışmaktan ziyâde edebiyata hiçbir faydası olamayan muhabbetlere ne taraf oldum bu güne değin ne de olmak gibi bir düşüncem oldu..
Ayrıca sayfa sahibi eleştiriden rahatsız olduysa yönetimin yorumları silmek gibi yetkileri olduğunu hatırlatmak isterim..
Herkese merhaba, biraz yormuşum sizleri sanırım. Bağışlayın lütfen, amacım niyetim bu değildi hâlbuki..
Evvelâ Sevgili Haylaz,
Tespitlerimden şüphe duyacak olsam dile getirmek bu denli kolay olmazdı benim için.. Şiirde tema ve konu veya bir yazıda anafikir.. Herkesin kendi istediği, sevdiği, nefret ettiği, hayranlık duyduğu kişi ve meseleler farklı olabilir.. Bununla ilgili yorum yapmaktan uzak durdum hep ve bugün de öyle. Bugün hâlâ diğer insanların düşüncesine saygı göstermekte sorun yaşayan bir cemaatle okuyup yazmaya çalışırken keşke düşüncelerinizi ayrıca yorumunuzda belirtseydiniz diyemiyorum.. Biz belirttik de ne oldu demezler mi..
Esen kalınız..
Sevgili Kalimera..
Daha önce de bir yerde yazdıklarımı anlamadığını yazmıştın değil mi.Ve o gün ola ki yazdıklarımda bir anlam karmaşası olmuş olabilir deyi açıklamaya kalktım.. Bunca zamandır bu sitedeyim, yorumladık, okuduk vs.. fakat öyle bir hata daha yaptığımı hatırlamıyorum.Bunun için aynı hatayı tekrarlamayacağım. Herkes anlamak istediğinde hürdür.. Sen de Reyhanî... Havîn için sorun yok. Tek bilmen gereken şu. Burada yorum yapmak için bir rütbe gerekmiyor. Edebiyat öğretmenleri dahi yorumlarda imlâ ile noktalamayı umursamazken ben finans müptelası/ekonomi nöbetçisi yalnızca okumak aşkına buna gayret ediyorum ve bu hayıflanıyor.. Hani keşke senin şiirlerini yorumladığımda da bu kadar eleştirel okusaydın yorumlarımı...
Hiç sorun değil, hakikaten kızmıyorum. Üzülüyorum yalnızca ama kızmıyorum sana. Var olan kırıntıları sağ tutmaya çalıştığın oldu mu hiç..
Hoş kalasın..
Sevgili waratte...
Benim sayfalarıma konuk olmuşsunuz, ne güzel.. Burada yaptığınız yorum..
"sen bana böyle dersen ben de sana öyle derim.."
Benim daha önce neden yorumlamayışıma gelelim mi. Bu sayfaya bakın ve sebebini anlayın.. Çok uzun sürmeyecektir.
Sevgili Havin hayretle okuyorum yorumunu. Bu şiir nesre zerre kadar yakın değil. Hem nesir yazmalı diyorsun, hem şiiri bi kalıba oturtamıyorsun.
Bi kere siz eleştirel yorum yapanlar, yaptığını zannedenler, şiirleri bir kalıba oturtmaya çalışmaktan vazgeçmelisiniz. Özellikle de "serbest şiir" leri. Serbest şiirlerde ahenk unsurları önemlidir. Ben bu şiirde mükemmel bir ahenk görüyorum. Yani neden manzum hikâye bahsi geçti onu da anlayamadım. İlk bölüm manzum hikâye gibi gözükse de şair tercihini serbest şiirden yana kullanmış.
Sen şimdi şiir yolunda dev adımlar atan birine böyle -yine anlayamadığım, yine oldukça muğlak, havada kalan ifadelerle eleştiri getirirsen, kusura bakma ama ben de araya girerim. Bunun şairle alakası yok, tanımadığım biri de olsa aynını yapardım. Çünkü şu an okuduğum şiir çıtası oldukça yüksek bir şiir. Nesir' le asla ve asla bağdaştırılamaz. Şiirselliği ile son derece beğendiğim bir şiir.
Biz aşağıda yorum yapıp beğenilerini sunanların buraya cevap verme hakkı var olduğunu düşünerek ve asla kişiselleştirmeyerek, derim ki Heval' cim "şiir nedir, ne değildir biraz daha eğitimini alman gerek, ya da şiir eleştirmenliğine soyunuyorsan en azından daha çok büyük bu konuda edebiyat tarihini biraz karıştırman gerek." ve diğer bayan da keşke o sustuklarını paylaşsaymış da biz de öğrenseymişiz demeden edemedim.
Belirtmem gerekiyor sanırım; yıl olan incelemelerinizi hiçbir şiir ya da yazılarımda göremedim. şiir benim için okunası satırlardan ibarettir. İmge dolu satırlar yazarların ve yazacak olanların yani sizin istedikleriniz kısacası onlara bir şey bırakmayacak. Yazılıcak çizilecek okunacak bir satır zihinde kalmadan kayıplaşacak. Şiir çalışmam budur. Benim şiir anlayışımdır bu. Ve buna saygı duyulmak zorundadır. Bir kalıp haline gelmiş kitle var diğer şekilsiz kitle o hale bürünmüyorsa bunu kimse o kitleye zorla dayatamaz.
Benim şiir ahlakım ve hatta şiiri nerede yazıp yayınladığım kimsenin alanına girmez. Ve bu bana yanlış yapılmış durum gibi söylenilemez. Sizin birkaç defa şiir metinlerinizi okuduğumu anımsadım bana uyuşmayan kalemleri sadece anımsarım ama bana uymuyor ıkı kere ıkı benim için dörttür diyerek gidip metninin altına da bu böyle olmamalı yazmadım.
Teşekkürler yorum ve tespitler için Sonsuz sevgiler
“ Sizin yorumunuza gelen cevap yoruma verecek cevabım ise söylenilecek çok şey varken sustuğunuz için bu satırları bu şekilde okuyorsunuz susmaya devam edin “ Mutlu geceler
“üşüyorsan yaz sana iyi davranıyorlarsa yaz hala beni özlüyor musun cesaretin yetiyorsa yaz açsan hep aç kalmak zorunda değilsin yaz sömürülmek daha kolay değil yaz özgür olsan özgürler arasında tutsak olacak gibi hissetme yaz karın Çin perdelerini yıkayıp getirince parmakları kanarsa yaz senin değil mülk sahiplerinin mülkleri arttıkça yaz yönetilenlerin suskunluğunu yaz”
İçi görünmeyen, dışı plastiklerle kapalı janjanlı bakışları ama dilleri kötülük yakalayan kurbağalar daha asildi keşke çocukken onlara zulüm etmeseydik.
Anlatacak o kadar çok şey var ki Pınar, ama anlatmıyoruz. Bu ülkede son zamanlarda olan şeylerden sonra ne kadar az konuşuyoruz. Demokrasiyi savunan o gençlerin verdiği mücadeleye bakıp da koltuğundan kıçını kaldırmayanlar veya onu da geçtik iki kelam etmeye cesareti olmayanlar, çocuklarına nasıl bir ülke bıraktıklarını görmüyorlar mı?
"Demokraside olur böyle şeyler"... evet onların kurduğu demokraside oluyor bu tür ölümler... yalanlar...katliamlar, baskılar ve zulümler...
Ben hayatımda polisten bu kadar nefret ettiğimi hatırlamıyorum. Parlamentodan tiksinmeye başladım. Başbakanı gördüğüm zaman ekranlarda midem bulanıp dışarı atıyorum kendimi. Bu medyanın hiç bir şeyine artık inanmıyorum, aşağılık hale gelmiş televizyon kanalları, çıkar ilişkileri, ihale ihale dolaşan patronlar, yiyen sömüren bürokratlar...
Farklı düşüneni, gerçek anlamda bir demokrasi isteyeni gerekirse öldüren, yok eden, sürgün eden ve bundan zerre kadar rahatsızlık duymayan, işçisini ve memurunu düşman gibi gören, öğretmenini "ne iş yapıyorlar bunlar" diye küçümseyen, vicdan azabı çekmeyen ve üstüne üstlük yaptıkları her kötülüğe rağmen rahatlıkla gidip Orucunu tutan, iftar açan, dua eden, namazını kılan bir kişi olabiliyor...
Allah'ım bu işte bir yanlışlık var...Senin dinin insanları bu hale getirmezdi.
Ama biz biliyoruz onların aslında Dindar olmadığını...Onların Din tüccarı olduğunu biliyoruz. Onların Cukkayı nasıl götürdüklerini biliyoruz. Onların tanrılarının aslında sadece güç ve para olduğunu biliyoruz.
Biliyoruz biliyoruz da ama neden sesimiz çok az çıkıyor...Neden eli kalem tutan kendini yazar şair diye tanımlayan insanlar bu kadar duyarsız kalabiliyor.
Sevgili Pınar bu noktada senin nasıl bir eylem insanı olduğunu biliyorum. Eylem şiire ne güzel yakışıyor.
Konuyu biraz dağıttım ama bu güzel paylaşımın için teşekkür ediyorum.
biz herşeyden önce insanız ne oluyorsa ne yaşanyorsa hepsinde suçluyuz ki tüm savaşlar iç savaştır bütün insanlar kardeştir. beni kardeşlerimle savaşmaya zorlayan kardeşi kardeşe öldürten düzen utansın. Bu üretimi yapanlar hatta inanarak yapanlar biraz olsun din nedir araştırsaydı ve inandığı dinin isteklerini uygulasaydı bu durumda olmazdık. Kimse soğukta aç kalmaz kimse ölmezdi.
ve hala şiir dünyasında herkes bir perde sahibi kulis arkasında dedikodular malesef bize yararı yok.
Farklı şeyler yazmak da her zaman güzeldir. Ayrıca sıkılıyorum hep aynı şiirleri okumaktan, güzeldi şiir.
Kutluyorum.