börk altıYaşıyor yaşıyor yüzlerce milyonlarca çocuk ne kadar çok ne kadar çook çocuk gazetelerin altında ürküten satırlar bileniyor artık kaymıyorlar gökkuşağından ne yağmur yağıyor ne bulut oluyorlar zaman zaman gülmüyor ve zaman zaman kahkaha atmıyor kimseler birçok yaratılan vardı kimisi küçücük kimisi de çok büyük kendinden oyabilirdi gözümü bunlar kötü bir kuş gibi ama oynadılar büyüdüğüm bedende siz çekilin olacaksa olur olacaklar dillendirmeyin kötülüğü dillendirin gerçekliği uçsun ak renkli saydam gözlü barış kuşları kirle dolup kirle boşalan kafeslerinden çıksınlar oradaydım oradan kaçtım ritimden bir kayık ile çil çil yalnızlığını içtim suyun şarkılar şarkılar öldürecek bizi belki şimdi belki yazıldıklarında en güzelleri bir buhar ile baharında yeryüzünün ince boynumda. parıldayan her şey yıldızdır parıldayan her şey yıldızdır benim takılarım çocuklardır ay tarağı ve sisli bir yağmurla uzadı sakalları içimdeki adamın değindi ak sulardan kara sulara o yaslandıkça yırtıldı dalların yaprakları aşındı insanlar geldi ve gitti bir panayır gibi izledim onları canlı renkli ve kalabalıktılar çamurlar gibi şekil aldı organları yeşil yemyeşil bir mezardı orası nefes aldığımız kayma kilit ince bir örtü gibi uçuştu ben gökyüzünün altından gitmek istedim işte şurası hayat seni tanıyorum dokundum ve birdaha dokundum ve defalarca daha dokunabilmek için sana aynı dili konuştuğumuz için konuşmuyoruz artık özgürlüğe görmeyerek bakmak kış gibi soğuk yaz gibi sıcak bir his ama bir yumru güneşin ölümü boğazımda o yumruyla boğulmaya gidiyorum belki yutkunduğumda itersin beni yaşam ağacı yaslandım sana artık ip nerede diye sormasın kimseler bir duman gibi yükselerek ve çok yükselerek aklımda boynuma kulağımı çevirdim tüm giden çocuklar söyledi. ölmek o kadar güzeldi ki kimse dönmedi geri |