Boğuldukça uyandırır hepsi hepsi bir tuğla ederiz dünya duvarında
Figürlerin daireye benzetildiği bir zamandan Bilekleri damgalı fosilleşmiş leyleklerden çok çektim Ne vakit sular kudursa kıyılar küserdi Bu tarlada mısır çok insan az korkuluk çok özgürlük yok yasak yığınla Dalgalar gibi insanlarda birbirlerini büyütüp küçültme eğilimindeler Yarıkları doldurdukça geçmişin belirsiz biçimini sıktım avuçlarımda
Hey kaybetmeyen!
Ahlak bekçileri krema tabakası yaşlılar gençler Azgın burjuvalar için yazmıyorum Şiddetim romantizmden uzak Ekleri hiç eden bir kadınım Dimdik ve inanmış olduğunuz aşktan kandan öpüşmeden Cesaretten yasaktan yalandan utançtan ve ölümden Arınarak yazıyorum Yaşamın verdiklerini yazıyorsun Ben aldıklarını çarptıklarını yıktıklarını yazıyorum Her kaybeden gibi yeraltında bir nehir arıyorum O kulübe sürüklenmek adına Huzura erişmek için nefretinin katili Çakışan yolların bekçisisin Deniz kıyısı evlerinin sürüngenlerine imreniyorsun
Ben bir kaybedenim!
Ekimde biriken tuz sularıyla Sorgusuzluğun başlarına doğru hüküm giydim yaşama Bıyıklı balıklar yakalayan oltam zarafetini yitirdi Kimse tutmuyor onu
Acı ormanına doğru kuşları korkutmadan uçtum Herkes kanatlarını asla sonuna kadar açma dedi bu poyrazda Açtım Güneşin peşinden çığ düşermiş ben ayın peşinden düştüm Avuçlarıma kırılan dişlerimi Dişlerimin arasına kurulan düşlerimi doldurdum Benden öncekiler ölüydü sonrakiler de ölümlü Doksan derece ateşte pişmemiş doksanlar yığınla aşı yedim Doksanlarda kargaların yol gösterici birer kaltak olmasından Meleklerin el altından insan pazarlamasından Ve bir milyon yarasanın kanımı emmesinden sonra İlk sözcüğümü söyledim Vurma
Gözü kısık şehirlerde Sevişçocukları doğdukça sansürlendi gerçekler Herkes ötekiler Buruşukluğumuz dahi aynıydı oysa Birinin diğerinden daha doğru olduğunun söylenmesi yayardı sıtmayı Bilemezsiniz ateş dahi terlerdi Doğmak yerine kusulmuşların penssiz bellerinde Devasa ihanetleri çimenler ve sol anahtarından geçirmezken Yüzümdeki maske inançök ardından yıprandı Yıprandıkça ortaya çıkan masumiyetime kimse güler sanmadım Şeytanların cennet bileti sattığı pazar yollarında sonları Viraneye uzanmaları bekledim
Şairlerin şiir yerine kusmuk doldurduğu sayfalardan Kalemin vurdukça topuğumun su toplamasından Cam levhaların açık kanatlarımı kırmasından çok çektim Aşkın savaş olduğu yıllarda tarafsızdım Bana düşman görünmeyen melekler karşı tarafa şeytandı Bilmiyorsunuz orta yerimde yeşeren koca aşk çınarını İhanet rütbesini yükseltmedikçe Aşkı da sevmedim savaşları da Kazanmayı da sevmedim barışı da
Ben bir kaybedenim!
Ekimin sonlarına doğru doğdum Korkmam buz gibi aklımın ısınmasından ve korkmam sevgiyi hiç tatmamaktan Amma öldüğüm vakit beni gömün diyecek insanın etrafımda kalmamasından Sesimin çıkmamasından korkarım çok korkarım ben insan gibi doğmamışlardan
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
...dingin su tercümesi şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
...dingin su tercümesi şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Bütün Mesele Hazır Olmakta Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin.Şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa bugün olmaz.Bütün mesele hazır olmakta.Madem hiçbir insan bırakıp gideceği şeyin gerçekten sahibi olmamış, erken bırakmış ne çıkar, ne olacaksa olsun!
Demiş Hamlet'te Shakespeare...
Suyun dingin olanı en tehlikeli olanıdır..
Neyse, şiirin ne çağrıştırdığı önemlidir benim için, madem zaman ayırıyorum, okuyorum o zaman okura ne çağrıştırdığını bilmesi şiirin hakkıdır:)
Rock müziğini, Jazz müziğini ve blues müziğini, düşündüm epey.. O insanların ruh halini.. Zulme karşı duruşunu, zulme karşı duruken nasıl yürekli olduklarını düşündüm... zira müzik yürek işiydi, yürekli insanların duruşu, tavrı, yaşama biçimiydi..Jazzın doğurduğu Rock Bluese gebe kalmış ve zulme isyan, ters gidişata isyan nesilden nesile, değişerek, dönüşerek aktarılmıştır..
Şiirdeki keskin duruşun yeryüzü yaşamına, ensest ve çarpık bir yaşama biçimi alan yaşama karşı oluşu, kimi yerlerde ses söz duygu uyumuyla şarkılı türkülü bir hâl alıyor olması takdire şayandır.. İlk bakışta bireysel ahlak felsefesi gibi algılansa da şiirin teması aslında, bireyden evrensele uzanan bir yolun tersyüz edilerek sunulmuş haliydi şiir..
Virginia Wolf"un " Beyaz bahçe" adlı kitabını okuduğumda hayat ile ölümün yarışını anbean yaşadım, eskimtrak bir umudun içinde. "nasıl olurdu bu?" diye kaç defa sordum kendime sayısını unuttum. oluyormuş işte Aşk"da olduğu gibi, acıda da olgunlaşmak gerekli mutlaka. ve hatta şart bu.
vita! diyor romanın girişinde vita vita diyor ve sessiz çığlıklar içinde, suyu seçiyor ondan ötesini hiiç düşünmeden. yani boğulmayı yani bir taş gibi suya gömülüp bir daha su yüzüne çıkmamayı düşlüyor...sonsuz yaşamak için böyle olmalı diyor..
"Nehir kıyısında sesli sesli şarkı söyleyerek birkaç nadide parça topladı.iri bir granit keskin bir arduvaz bıçak su,sert esintide küçük girdaplar oluştururken yanından bir kuş geçti öterek yaşam!yaşam!yaşam" diyordu yanlış hatırlamıyorsam.
nedir yıldıran insanı bu kadar sevmek,sevilmemek,bulmak, bulamamak,kazanmak kaybetmek mi?....
insan,ülke, toprak mı yoksa tek dert hakikatte.
ya üzerinde savrulan milyar canlılar: bilmiyorum işte..
Eylül sancılarım hiç bitmedi o yüzden Ekim"i sürekli es geçtim hayatımda
Kasım"dan ne beklerdim yaprak yaprak ölürken her yerde yaşam...
parçalanmış cesetler,yakılmış çocuklar,ve gasp edilmiş dilsiz kuşlar...gökyüzü ne kadar cömerttir oysa yaşatmak için...
evet, belkide kuru bir yaprak olmak lazım. ki düştüğün yer ağacın en dibi olsun yine ve bir rüzgar esipte savurmadıkça seni, ruhun sonsuzca ağacın kökünde uyusun...
hepimizde ortak suç insan olamamak veya, haylazca tüm haksızlığa göz yummuş "insancık" olmak.
bilirsin; yaralarımız ortak payda pınar....nereye kadar akarsa bu kan ırmağı sürükleneceğiz kavrulmuş o güz gibi. boğulmamanın bir adresi var mı?
ben bilmiyorum yaşamdan çok ölüm ile tanışmışken yüzüm.
Roma,Osmanlı,Yunan; hangi ölmedi!
şimdi sıra kimin?
saklanmalıyım bir mağara olsun bir mezar veya koyu mavi bir denize belki....
en güzeli bir balık olmak dahası soluğum dahi suya muhtacım olsun...
yinede yaşayabilmeli...yaşatmak için umuduyla
sevgimle
Lavi_(n)_Su tarafından 7/23/2012 1:24:13 AM zamanında düzenlenmiştir.
Kendi çizgini yakalamış gidiyorsun;ki gidebilmek gerek . Aslında genel konuşmak yerine, bu şiiri baz alayım dedim, zaten doğrusu da bu değil mi? Çok keskin ifadeler var şiirinde; bu keskinlik can yakacak türden değil merak etme. Alıntılamak isterdim ama şimdi ne ger- ek var,eksik bir yer bırakırım şimdi,sonra çık çıkabilirsen.
Başlık seçimlerin çok iyi.Bence çok önemli bu.Çoğu zaman,hatta her zaman başlığa giderim; çünkü başlık bir önsözdür şiir için.
Kıssadan Hisse:
Şiirlerin ufkunu açıyor kelimelerin,okur da nasibini alıyor tabii…
bu şiir