Yüzyıllık Yalnızlıkyüzyıllık uykumdan uyandım kendimle sözleştim zamanın öte yarısı şiirin kapısını araladım bir yangının dumanı tütüyordu dua eden kadınlar vardı yüzleri suya gömülü alınları ekmek yüklü babalar mısra araları kadar sessizdi çocuk ağlamaları duydum ellerim gezindi saçlarında bir oyunu böldüm ortasından, paylaştım parklar, salıncaklar sundum sevinçli çığlıkları şiire gülücük getirebilirdi ömrüm sıkıştı göğsüm Tanrıyı çağırdı benim kadar kimsesizdi Tanrı canımı yakıyordu bu ıssızlık kentlerin çöpünü karıştırdım boş aynaları dolduracak şeyler arıyordum ağıtlar buldum acı acı inleyen kalaşnikofların kahkahası asit damlattı ellerime hayat hırladı, aç köpek gibi kaçamadım, kaçıramadım çocukları başka bir dünyaya asrın rızası hep ısdıraptan yanaydı birkaç ihitiyar hayatı sarıyordu sigara kağıdına mezar taşlarına günün kızıllığı yansıyordu ürkek koyunlar hayatı geveliyordu yolunmuş güller güneşle vedalaşıyordu derimin altında diken hüznü bir bardak su istiyordu öfkeyle çöktüm şiirin en kuytusuna çöktüğüm yer kanadı damla damla dağıldı bombalar düşüyordu her dizeye binlerce yıl sürdü bir dakika dinlenmedi kıyım çocuklar ağladı hep ağladı oksijensiz kaldım sustum daha fazla dayanamazdım ölürdüm bahane bulamadım organlarıma her hücrem ödünçtü Tanrıdan uçamazdım özgürce iyilik, karanlıktaydı ezik, büzük, eğikti sevda umut, evren ötesi boşluktaydı yalvarıyordum ama neye, kime bilmiyordum Tanrının cebinde yemyeşil bir hayat vardı evlere, yüreklere vermiyordu şiirler hep çocuksuz kalıyordu bir fısıltı duydum aşkı bul aşkı bul ruhum testerelenirken seni nasıl bulabilirim Tanrım şiirden aşağı yuvarlanıyordum... |