Hüzün VagonlarıSensiz ne kadar yarım olunabilirse, Arkama dönüp baktığımda, Ne çok söylenmemiş sözüm varmış, Yazdıklarımdan, yazacaklarımdan çok. Arkama sönüp baktığımda, En çok da karşılaşamayan kalplerimiz varmış. Ne kadar uzakmışız meğer, Gidemediğimiz bir dolu yer varmış. Dilimizde bitmeyen dualar, Her duamda seni dilemiştim. Olmayan dileklerimiz varmış. “Ardına dönüp bakma” diyorlar, Sen önümde, arkamda, sağımda, solumdasın, Nasıl dönüp bakmam? Zaman önüm(üz)den hızla akıp gidiyor, Biz ardımızdakilere bakarken. Cıvıl cıvıl renklerden çoktan geçtim siyah-beyaz zamanlara, Her gün biraz daha renklendikçe biz rengimizi kaybediyoruz. Renk kaybından öleceğiz. Bir yolculuk düşlüyorum, Trenle, uzun bir yola gidiyorum. Trenin her köşesi hüzün dolu, İnsan en çok vagonlarda hüzünlenirmiş gibi gelir bana. Dünyaya yetecek kadar hüzün götürüyorum trenin vagonuna. Yüklüyorum Yanıma lazım olacak eşyalarımı almıyorum. Bundan sonra lazım olmayacak gibi geliyor. Ben hüznümü büyütüyorum Bu vagonda, Bu trende, Bu yolda. Sensiz çıktığım her yol hüzün, Sensiz gittiğim her yol uzun. Uzun ve yalnız, Yalnız ve kalabalık, Kalabalık yabancılarla. Her vagona yetecek kadar hüznüm var, Her şiire yettiği kadar. Siyah beyaz caddeler, Siyah beyaz hayallerime ekleniyor. Tren hızla uzaklaşıyor Ama ben bir türlü varamıyorum Gitmek istediğim yere, Ya da gitmek istemediğim yere. Yollardaki kadar rahatsız hissediyorum kendimi, Bu ev, bu sokak, şu caddeler, Bu oda, bu salon, bu yatak Sanki hepsi vagon, Hüznün vagonu. On Altı Temmuz İki Bin On İki 18 00 Nevin Akbulut |