Delik Deşik
dalgaları uslanır temmuz boylu mavide
kabullenir olur olmaz ezik yol çiçeklerini romanlarda yitirdiğim tatlı kırmızılı güleç dudağı okul yollarımın... eski film karelerine benzerken güneş ayaklarımdan korkarım sendeki güzelliğe taşımazlarsa diye birgün ağaç yeşillerine benzettiğim... küçüklüğümdeki gibi tutunduğum akşam gölgelerinde saçlarından aradığım şeyler vardır hep yüzüme çarpan o ince duygu yandan bakışlarının çekirdeksi gıdıklayıcılığı böyle hep çok uzağında da olsa yaşamak isterim sonsuza kadar ... bodur dağlara takıldı aklım nedense az mor az kurşunî az kahverengi ve köy evli o zamanlar seni çiziyordum daha yüreğime en son gülüşünü görmüştüm bir harman zamanı günün ilk ışıklı serinliğinde bir kıpırtıydı seni gördüğümde senin "o" olduğunu anlamam zor olmadı hiç ve: ben önce tanıdım kirpiklerinin ucundan parmaklarının eğimine kadar en son gördüm... bakışlarındakiydi evet evet oydu söküp çalan düşlerimi her şeyimi bu yüzden mi acaba tüm düşlerimin sen olması her şeyimdeki tek öpüş köpüklü bir öfkenin ardından ağlayışlı pişmanlıklar gibi bir nefes alış anını kaçırmanın utancıyla böyle kıvranmam karşında ve ayrılma anlarımız tüm güzel ömürler kadar uzun olsa keşke eksiksiz tüm güzel sözleri söyleyebilsem aldırmaz gibi duran aceleci bekleyişine şimdi her anım bıçak yaralarıyla dolu sana söyleyemediğim her söz delik deşik ediyor uyurken sıçramalarımı bile... yarın sabah demeye korkuyorum herhangi bir yarın sabah seni göremeyeceğim gene böyle herhangi bir yarın sabahta boğulacağım yapayalnız boyaları dökük duvarlara yaslanarak sanki balkonuma konan kuşların suyunu değiştirdikten sonra gri bir kışa endişelenirken yalnızlığım kahvaltısız ağzımda paslı bir karamsarlık çamaşırlarım kipkirli çoraplarım esnemiş yırtık ama seni hep gülerken anımsayacağım... kağan işçen... |