Yalnızca Kimin
üzerindeki gülüşlü örtü
üzgün yağmurlu öpücüğümde şimdi kime ve neye yaklaşsam senin uzaklığın içimde uzanan yollar kıvrım kıvrım can çekişirken düşlerinde yalnızca senin... sessizlikteyken yakalıyorum artık şiirleri bu hep böyle gider mi bilmiyorum acılarımın sesini kimseler duymamışken sessizliğe alışmak istemiyorum senin üzerindeki gülüşlü örtü benim yüzümdeki şarkılaşmanın tek nedeni olsun istiyorum bir tek senin gülüşünün şarkısıyla boğulsun istiyorum acılarım yalnızca senin... tasımı tarağımı topladım işte çekip gidiyorum saklı ırmağının kıyılarından gizlendiğin yerden hep gecikmiş kışlarımsın hep elimden kaçırdığım bir sonraki adreste beni anlayacak hali kalmamış özlemlerinin orman kokulu bir yazlığa heveslisin benimse bütün mevsimlerim bir şehirsizim sana ayırabildiğim yanım çocukluğum o da ağlayan yalnızca benim... bir bütünleşmek sılasıydı sendeki sanki bana bana uzattığın yorgunluk çayıydı gözlerinin bakışlarımız ikircikli demlenirdi hep bu yüzden gözlerinden öpmeyi düşünmek bile korkutuyordu sözleşmelerimizi sen yorgunluğunu atarken yatağında yorgun arzularının ben böyle kitaplara hesapsız tutkun senin yanında bile hep bir sen arayan yalnızca benim... seninle mutluluklarımız uyuşmamış olabilir geçmiş yanılgılardan gelen cahilliklerimizde elde avuçta kalan ne varsaydık aha tam da bu kadardık işte bir yarım bile etmezken hızlanan bulutlarımız ikimiz ikimizdik işte kitaplar da bile bulamadığımızın ip ucunu gözlerimizde arama hatasına kapıldık uçlarımız kördü bucaklarımız köşesiz masallarda küsüşecek iri leylaklı o son tortulu yaldızı sönük maske yalnızca bizim... sen bende değilsin ben de bende değilim bende olmamayı paylaştığımız bu baş döndürücü açlıkta bir tek seni ararken unutmayı unutuyorum kaybediyorum kendimi ve yavan yaban yalnızlığı yalnızca bize düşen bu soğukta biliyorum kendimi yalnızca sende bulacağımı bu dağ köyleri grisi soğukluğu yalnızca bizim... kağan işçen... |