Saçların
senin saçların vardı..
ardını bırakmayan rüzgarları sonra.. yönünü saçlarına göre değiştiren... tuttuğu gibi yapışan sarısına ve her zaman onları kıran rüzgarlar.. yine saçların, onca yalnızın içinde bir avuçlarım arasına dolanırdı, merhametliydim ve biraz nasırlı.. senin saçların vardı.. ellerim arasında kalan kısımlarını korkmadan kesip atar, ardına bakmadan başka rüzgarlara kapılırdı.. benim simsiyah gözlerim; saçlarının başka rüzgarlarla sevişmesini izlemekten bıkmayan.. kalabalık caddelerde, saç kırıklarını toplayan ellerim sonra.. senin bir çift ayakkabın vardı, beraber aldığımız.. bir gün seni tuttuğu gibi benden uzaklaştıracağını bilmeden aldığımız.. senin saçların vardı.. saçların.. kesintisiz on iki saat sürerdi gözleri görmeyen birine anlatmam.. anlattıktan sonra, sözlükten saçın ne demek olduğuna baktıran, veya literatürlere geçirilmeye çalışılan, saçların... senin saçların vardı ve etrafımızdaki herkes sahteydi.. herkesin kafasında taşıdığı ucuz peruklardı.. herkesin kafasında taşıdığı şey, dertti, sıkıntıydı.. senin ellerin vardı.. kavrayınca ellerimi, tüm hayata huzur getiren.. kollarını ve bileklerini saymazsak, her parmağın bir yıldıza uzanıyordu.. kollarını ve bileklerini saydığımız zamanlar, deliniyordu gökyüzü.. kollarımız ve bileklerimizi birleştirdiğimiz zaman, açılıyordu Allah’a, birbirimizi diliyordu.. senin ellerin vardı, hareketsiz hali, karşısına geçip saatlerce izlenen, biraz değdirdiğinde benim tenime, reytingleri alt üst eden.. ellerin.. senin ellerin vardı, artık benim değil, ellerin olduğunu görmezden geldiğim.. ve dudakların bazen.. konuştuğun an sadece onları izlediğim dudakların.. bazı geceler, gizlice kulaklarımı tıkayıp, alt ve üst dudağının her çarpışında birbirine, konumuz dışında değişik anlamlar yüklediğim.. belki de ettiğimiz kavgalarda yapardım en çok bunları, kim bilir.. dudakların diyorum, dudakların ne güzel şeylerdi.. uzundu parmakların, git dediğin zaman, yüreğimi delip geçecek kadar uzun.. ve bazı anlar vardı, dudağının birbirine çarparak en kötü ritmi oluşturduğu sözcükler bir de.. git derken, öpülecek şehveti kalmıyordu mesela.. bazı dakikalar vardı, bir ömür gibi gelen.. dudakların git derken, parmaklarının yüreğimi deldiği dakikalar.. işte o an film şeridi gibi aklıma gelirdi yaşadıklarımız.. yüreğime ilk değdiğin an, öyle güzeldi ki.. şuan gidiyor olmanı mutlulukla karşılıyorum çünkü, bir gün gelecek olma umudunu taşıyorum.. yüreğime ilk değdiğin anı tekrar yaşamak için, gitmene bile kızmıyorum.. git... Onur Budak |