zeh-ri zakkum
yar/ına kaç zaman kalmıştı
ey adı yar bana ağyar sevgili her iki adımda bir çelmeymiş sözlerin bilemedim düştüğümü gör diye dizlerine kapanışım affet ben aşk’a devrilmiştim nasıl oldu da kanadığımı göremedin oysa ellerimden tutup kaldırıp ar’ımın peçelerini göğsümün mahremine "benden başkasına haram" "işte aşk bu" diyen sen değil miydin yalanmıydı sözlerin öyleyse sana dokunan her elin tırnağı neden yakıyor böyle canımı neden damıtarak içiyorum zakkum yapraklarından nisan yağmurlarını nasıl oluyorda ciğerlerime dolan efkar çekici toprak kokularına dönüşüyor çiçeklerini başka dallarda açarken benim dediğim sen birbirine kenetlenmiş dişlerimin köklerinde eziliyor ismin tattıkça dilim zehrini içim acıyor içim akıyor zehrinden beter karanlıklara gecelerce kin kusuyorum sen küsüyorum sayfalarca ölüme bakmayı öğreniyorum uzaklaştığın kıyılarımdan bugün yine sensizim boynuma uzanmaya dermanı yok kollarımın boyum yetişmiyor hayata bileğinden kopuk elleri dokunuyor sırtıma mahzunluğumun sıyrılmaya çalıştıkça yüreğimin ağlarından kurtulan aşk’a batıyorum yalanmış anlattıkların derin dipsiz bir yalan şimdi doğruyu söyle bana sevdiğini kıskanmak bana kimden armağan dokunma bir daha bana hatta ona buna hatta kendine bile birtek bunu öğretemedin yüreğime seni kendimden bile kıskanıyorum işte.. |