Gözlerimin gecesidir gözlerinin yokluğu, Ateş böceklerinin nazlı türküleri ince bir yol içre kalın hasretlerdir sızlatan Yüreğin bam teli dedikleri en geçmiş zamandan Ta bu güne var olacak, Ta saçlarından tutup, meleklere okşatacak Gündür yokluğun.
Yokluk, Ah kimi evlerde kuru ekmektir, kupkuru ekmek! İnanmazda aklım, biraz dışarı çıksa gerek! Bu zamanda ekmeksiz kalan mı var? Bu zamanda akşamüstü açlıktan ağlayan mı var? Var... Dost var, yar var, billah ağlayan da var Midesine açlığın sızısı girip girip, Kaderine yanmadan susanda var! Sonrası... Ah sonrası yine acıları bölüşen analar!
Yollardayım, gözlerinin yollarında dumanlar. İki çiçek parmağıma sarılıyor; Biri yoksanda severime Diğeri severimde yoksuna kaçıyor. Hayret ediyor kediler, Yanyana her gün onlarcası Gözlerime dahi bakmadan yanımdan gidiyor.
Gidene selam mı verilir, hoş mu kal denir, bilmem ki! Hiç buna alışan insan var mı ki? Çayımda Mevlana seması, Mevla der ki: ’A kulum, neden dinlemedin benim sözlerimi Çok mu ağır geldi, çok mu zor geldi sana dünyanın hikmeti?’ Soranda Mevla mı, yoksa kendi sesine tapınan canım mı? Canım, ah canım, yanmaktan başka neye müptela? Derin kuyularda, aydınlık hep gebe karanlığa. Karnına, Tam da iki huysuz günün dudaklarını birleştirip Öptüğü o mahmur saatte, Terini silen kara sevdaların treninde. Bilmem ki... Tarihe geçer mi her sevda, Tarihe sığmayız dersen, emmez mi hasret vuslatları Vuslatlar bölünmez mi hasretle yana yana?
Şimdi an’a, a’nam diye dersun zenginin şerefi, Şerefsizden şeref umarak hem nasıl yaşanır ki? Yaşamak, Çillerini dahi dökmeden yüzünden, Ve sebebini dahi bilmeden, severek, çekerek, inleyerek Kimi geceleri aynı bestenin narıyla sebeplenip Tuzu olmayan bulgur aşına diz çöküp sevinerek... Yaşamak, ah yaşamak! Tuttuğum vardiyaların haddi hesabını karmadan gecelere, Evimde soba, evimde sıcak oda, odada hayaleti vuslatın Bir de sımcıcak sarılacak varlığın, ’Varlığına feda olsun derken onlarcası yıllarca’ Sana söylendiğini nereden bilirdim kendi adıma. Tuttuğum vardiyalarda, Kömür işçilerinin gaz kokulu elleri Ellerinde karbon, ellerinde ekmek, su, kitap Her nefesleri nimet... Ah o eller ki, benzer mi benim kara kaplı ellerime? Ellerim kara kaplı coğrafya, Utanmak için yüzüne bin kere tövbeler ede, Fakiri doyura!
Sen gözlerimin nuru! Kimi zaman yanlış anla beni, Kimi zaman ört yüreğimin üstünü. Kumlar gelsin, saçları dağılsın çocukların Hem çarık gece, hem gece sesiyle yanık! Dinmez acılarda manolya çiçeğine sadık, Murat suyundan çektiğim göğsünün tam ortası Bir tarafı fener, öteki yanı ağır yaralı. Bazı zamanlarda açılırda rüzgarın bağı Eser de saçların gibi kopacak bir aralık Dağıldığın sekiz kanatlı kelebek adına, Kılları mesrur, vahası okyanus oluncaya Her kuşun ötüşünde Cemil olanın duasıyla, Sanki seni anlatmak için büyüyor yarının çocukları.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yar Deyu... şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Yar Deyu... şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
helal ossun
gönülden saygılarımla...
..
yok,sul tarafından 4/10/2012 2:06:42 PM zamanında düzenlenmiştir.