GüzelsinŞiirin hikayesini görmek için tıklayın aşk ki güzelliktir akarlarında, ah’tır...
Güzelsin bakamayacaklar için, gözlerden sakınman gerekecek kadar güzel henüz seramik kaplara sığdırılmamışken yer ve küre semavati arzdan güzelsin kan kaybından morarmış bir mermeri dönüştürebilecek denli beyaz seni ararken yitirmiştim bütün maharetini ellerimin ve kırılamayacak bir puttu artık zaman durdu aşk ki güzelliktir akarlarında, ahtır gövdeye taşıdığın pas tutmayan, kaynağı taşan hayat gidip gelen ve her gelişinde yeniden ölebilen çeşm i giryanımdan aktı güzelsin yakasını ırgaladığın yaşamın, ılık sütüyle çirkinlikleri sağaltan Şimdi neylersen eyle Allahım bak ellerime dipten toplanmış incilerle doludur gül harmanıdır ilk doğduğu andan beri semavati arzın iblisin söylediklerinden vazgeçmediği de doğrudur Ey bir görünüp bir kaybolan ışık hüzmesi ey gece ve hüzün perdesi hangi denizine daldırsam gözlerimin karasını hülyalı sabahların ağını yırtıyor umudum, doğrudur hangi yol ayrımında tökezleyip, önümden aksa bir yunus ağzından boşalıyor kubbetül sahrası ikranın yunus ki asırlar sonrasına erecek kadar doludur yetmeyecek dili, tutuktur kalbi ağlarsa sarsılacak semavatı zemini nifakın Ah sen canansın ahsın, öncesin ve sonrasın bulduysa yerini kalbinin, haysın hayransın gönlümce ve tarifsizdir sızgılarım, ahdıma peymansın Ey seramik asrın hiçbir kalıba sığmayan işvesi ey aşk, bir kez olsun oh demeyesi ey gönlüm, ey küreği kırılası çek ahlarını ki sırtımda mengene dağıdır âşıkın göğsü ey tırmanılası kevenli yollarındayım yarın doğrudur açıklarındayım okyanus ağızlarının burası hürmüz boğazı Ey kanıma kemend atan rüzgâr gel, gel ve tufanını yükle şimdi terkibe ve dön öksüz kalbimi deşen haçlı seferlerinden aşkın gel ey kavrayış ey suskularımın çığlığı çek bu ipekten ilmiği boynuma pusuya düşürmeden ciğerimdeki yâreler beni kızıla kesildiğim bilinir tenimde sevdan akar ve dâhi durudur aktığını görüyorum kanımda doğrul ve dur küskünme beni bir kez olsun sevindir dökül, dökül kalbinin semavati bahrına kalbim senin evindir Gece, ölmemek için ışıyorum, kanımı kaynatan soğuklukta adını hatırlasam Musa uzaklardan, incecik bir ışık seğirtiyor aklıma ve ihanet ediyor, burnu kızarmış bir sabâ güne, donmamak için düşüyorum, kendime tırmandığım bozkırda adını ansam İsa yönümü çizen ıpıslak bir zerre döneniyor boşluğa düşüyor rakım, bağı kopmuş her aşıma yanmamak için üşüyorum Ey sevgili biliyorum alıp gideceksin seni unuttuğum susuzluğun kanmış dudaklarına buzulları eritecek bu ateşte, çöl giyinmiş okyanuslara ve kıvılcım salgılayan aşkla büyütüyor, çekiyorsun içimizi sadıkâne bir dara ya Muhammed ya Mustafa ne güzelsin ve nasıl da âşığız hamlini unutturan, bu sonsuz sahanlıkta… |
ama kendi sanıklığına tanık olan bir jurnalci gibi hızla geçiyorum şiirin durağını..